Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Or'da Kimse Var Mı? 1. Kitap

Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm!

Alev Alatlı

Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm! Sözleri ve Alıntıları

Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm! sözleri ve alıntılarını, Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm! kitap alıntılarını, Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm! en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bünye alışmış tabi
Akacak kan damarda durmaz. Ben ne yapar, ne eder acı çekmenin bir yolunu bulurdum!
Yüzme bilmeyen çocukları derin sulara fırlatan 'malumat' açlığına" kahrediyordu. Bu bağlamda gerçek bir Taoistti.
Reklam
Dururum Kumların üstünde ve güneşin altında değil ağaç ya da çardak altında öküz gibi, saatlerce, tahta bir masada rakı içip keyif çattığımı sanan sağlıklıların gittikçe azalan beyin kıvrımlarında Dururum işte önemli değil.
Nefis tespit ve yorumlama !
Onlara sahip olma tutkusu insanı bir yandan sabah dokuz-akşam beş köleliğine mahkûm ederken, öte yandan da Büyük Pazar Makinesi'nden bağımsız faaliyetleri önler. Mesela, kendisini ekolayzırın büyüsüne kaptıran çocuk, gitar tıngırdatamaz, bağımsız üretemez olur. İhtiyar Tagger'in dediği gibi, bir 'illüstratör'dür artık. Üretilmiş olanı tekrarlamaktan başka bir şey yapamaz. Teknoloji’nin boyunduruğundan kurtulmak mümkün olmadığı gibi, teknolojik üstünlük, güç tutkusu, iç içe geçmiş bir yumak olur."
"Dünyanın şu durumunda 'sanat' akıl almaz bir lükstür!" derdi, ihtiyar Yahudi, "Söyler misin, ne işe yarar sanat? Hangi görevi üstlenir? Sorumluluğu nedir? Hiç. Oysa, bir görevi olmalı, bir misyon yüklenmeli. Değilse, sanat lükstür. Bak, birkaç gün önce ufacık bir bebeğin karaciğerini değiştirdiler. Milyonda bir ihtimal için, milyonlarca dolar harcama, binlerce insan, bir o kadar işgücü. Sonra yine aynı hastanede, hemşireler ve doktorlar greve gitti. Düşün bir doktor, iyileşeceği kesin bir hastaya bakmak, beş-on çocuğa aşı yapmak dururken, neden karaciğer transplantasyonu gibi afaki bir işe zaman ayırsın? Neden bu işe o kadar para ayrılsın da, hemşireler parasızlıktan greve gitsin? Neden? Çünkü moda, çünkü işlevsel olsun olmasın, ün kazandırır. Sanat gibi. Başlarını sokacak dam bulamayanlara, yoksullara, ne yararı var benim sanatımın?
Türkiye'nin gündemini saptayan bu insanların, ülkede yaşanan kaosun düzenin öz-uzman aydınları olarak bizzat kendilerinin dayattığı görecelikçi, relativistik ahlâk sisteminden kaynaklanan bir "ahlak kaosu" olduğunun farkında değilmiş gibi yapıyor olmalarıydı.
Reklam
Bedensel haz üzerine kafa yoran, ‘Anneler Günü’ olan anneleri bedensel haz üzerine felsefe yapan bayan entelektüelleri bedensel haz üzerine çalışan zevk sahibi erkekleri Bedensel Hazda ilk Adım adlı kitap çıkarsan yağmalayacak olan veletleri anlayamazsın. Neden yüceltiliyor bedensel haz? Neden ticareti ve sanayisi var? Anlayamazsın. Sonra da iki çift bedensel haz edildi diye bozulursun. Biliyor musun ‘bu bağlamda’ Salıpazarı Rıhtımı’ndaki bir hamalın hepimizin yakınen tanıdığı cinsel ilişkiye ‘tahmil-tahliye’ diyebileceğini? Nedir mi bu çağın bedenle alıp veremediği? Zorlama zihnini, kavrayamazsın…”
Türk eğitim sisteminin daha ilk günden, çocuğun kendi varlığını reddetmesi esası üzerine bina edildiğini söylüyordu.
Megamachine ideolojisinin en mükemmel uygulamalarından birisidir, Yahudi geleneği. Bu bağlamda, dev bilgisayar 'colossus'a boyun eğmekle Rab Yahova'ya boyun eğmek özde aynı ruh halini, aynı insan görüşünü yansıtır. Mesele, insanın özgür olup olmaması değil, kaderini kime teslim edeceği meselesi olarak algılanır.
"Düşünsene, neden bu memlekette en hızlı yayılan ve kabul gören özgürlük, 'cinsel' özgürlük? Neden, düşünce özgürlüğü değil, eleştiri özgürlüğü değil, inanç özgürlüğü değil de, cinsel özgürlük? Neden, bir homoseksüelin ekrana çıkma hakkı, bir sıkma başın ekrana çıkma hakkından önce geliyor?"
Reklam
Hmm
"Bolşeviklerin eline düşmüş bir Romanoff ya da bir Marie Antoinette kadar acıklı," dedi.
“Bir kere, Türkçe’ye girmiş dini terimler, Arapça değil, Farsçadır. Çünkü, biz İslâmiyet’i Araplardan değil, İranlılardan öğrendik. Örnek: peygamber, örnek: namaz. Farsça’dır, Arapça değil. İkincisi, ‘öz’ denilen Türkçe’de kelimeler, türetilmiş değil, üretilmiştir. Daha da kötüsü, Batı dillerinden alınmadır, yani bağımsızlık söz konusu değildir. Bir boyunduruk başkası ile değiştirilmiştir. Mesele ondan ibarettir. Örnek: Arapça kökenli ‘usul’ kelimesinin yerine geçen ‘yöntem’ kelimesinin ‘yön’ hecesi, Türkçe; ‘tem’ hecesi, Fransızca ‘systeme’ kelimesinin ‘tem’idir. Türkçe’de böyle bir sonek yoktur. Aynı şey, ‘kıyası mukassem’ ya da ‘dilemme’in karşılığı olarak sunulan ‘ikilem’ kelimesi için de geçerlidir: ilk hece Türkçe, İkincisi Fransızca. ‘Mektep’ kelimesinin yerini alan ‘okul’ kelimesi, Fransızca ‘ecole’ün bozulmuşudur. ‘Üstüvane’ yerine kullandığımız ‘silindir’ Batı dillerinin ‘cylinder’idir. ‘Umumi’ kelimesinin yerini alan ‘genel’, İngilizcedir. ‘Sekizgen’in ‘gen’i ‘octagon’un ‘gon’udur. Bunun böyle olması da doğaldır, çünkü şu kadar yıllık hayatında TDK’da bir tek filolog, dilbilimci çalışmadığı gibi, bir tek Türkolog da yoktur. Neticeyi kelam, TDK, yarattığı kavram kargaşası ile Türk fikir hayatını tarumar etmekten başka bir işe yaramamıştır.” “O sizin yorumunuz!” dedi Pendikli avukat, pişkin. “Ne yorumu?” diye patladı Günay, “Hangisi? Peygamber kelimesinin Arapça değil, Farsça olduğu mu, yorum? Silindir kelimesinin ‘cylinder’ olduğu mu? Yapmayın, Allah aşkınıza! Buna yorum değil, bilgi derler!”
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.