‘Bilmem inanır mısın, ara sıra neredeyse bağırır ve şöyle derim:
Ah Tanrım! Bu ne şeref! Bu ne hak edilmemiş bir ihsan: Ben Rus alfabesini biliyorum!’
.
Marusya Tataroviç, Rafael’e âşık olur. 108. Cadde sakinleri -Rus göçmenlerin yaşadığı altı tuğla bina demeli- şaşırır buna, ayıplar da biraz.
Ellerinin tersiyle itmezler Marusya’yı. O caddedekilerin farklı bir bağı vardır. Hepsi aynı dili konuşur: Rusça, hepsi aynı dile yabancıdır ama öğrenmek zorunda kalırlar: İngilizce.
Yıkıntılar, heyecanlar, düşüşler onları bir arada tutar ama biz en çok Marusya’yı dinleriz yeni yeni tutunmaya çalışan yazar Dovlatov’dan.
.
Sergey Donatoviç Dovlatov’dan okuduğum üçüncü eser Yabancı Kadın. İthafı ise şöyle: ‘Amerika’daki yalnız kadınlara; sevgiyle, kederle ve umutla…’ İroni dolu dili, akıcı anlatımıyla kısacık bir hikayede göçmen olmaya, kadın olmaya ve hayata tutunmaya dair bu kadar şey anlatabilmesini çok sevdim.
.
Bir alıntı daha eklemek isterim:
‘O an dilim tutuluyor, yutkunuyorum. Çünkü iyi ve güzel şeyler üzerine söz söyleyecek durumda değilim. Çünkü biz her yerde komik olanı, alçaltıcı olanı, aptalca olanı ve acı olanı bulmayı öğrenmiştik. Bir de kem sözler söyleyip küfür etmeyi. Günah…
Velhasıl, yutkunup susuyorum.’
.
Eyüp Karakuş çevirisi, Natalia Suvorova çevirisiyle ~