Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Teknoloji İnsan Evrimini Nasıl Değiştirir?

Yapay Maymun

Timothy Taylor

Yapay Maymun Gönderileri

Yapay Maymun kitaplarını, Yapay Maymun sözleri ve alıntılarını, Yapay Maymun yazarlarını, Yapay Maymun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
304 syf.
2/10 puan verdi
Tavsiye etmiyorum
Okuyamadığım, zorla okuduğum bitirmek için mücadele ettiğim kitaplar listesine eklendi. Sevmedim. Bu kadar yorumla kalmak istemiyorum aslında anlatılacak ve gereksiz gelen, saçma bulduğum ve bir kitap yazmayı düşünen biri olarak asla kitabımda yer almasını istemeyeceğim kısımlara sahip.
Yapay Maymun
Yapay MaymunTimothy Taylor · Alfa Yayıncılık · 201226 okunma
“Bizler önce modern insan formuna evrilip sonra mı bugün bağımlı olduğumuz nesneleri icat ettik, yoksa önce nesneler geldi ve bizi olduğumuz durumuma mı getirdi ? Eğer ikincisi doğruysa (ki ben buna inanıyorum) o zaman biz doğal seçilim veya cinsel seçilimle ilgisi olmayan, ancak özel bir tür yapay seçilimin ilk ve öncü ürünüyüz.”
Reklam
“Varlığımızın temel paradoksu, kendi başlattığımız yapay dünyanın ürünü olmamızdır.”
Bir savaş gemisinden keşif teknesine dönüştürülen Beagle'da toplar dahil olmak üzere çok sayıda silah vardı ve bunlar zaman zaman yerlileri korkutmak için kullanıldı. Darwin, Terra del Fuego yerlilerinin aşağı, ilkel zekası olarak gördüğü şeyden memnun olmayarak günlüğüne şöyle yazar: "En gülünç olan yerlilerin toplar suya her çarptığında taşlar alıp gözüpek bir meydan okuma olarak gemiye doğru fırlatmalarını camdan izlemekti, bir buçuk mil uzaklığa rağmen!" Doğa bilimci bunu doğuştan gelen bir aptallık olarak yorumladı; ırka dayalı bir bilişsel eksiklik.
Sayfa 252Kitabı okudu
Yayınlanmış en yüksek cinsiyet değişimi operasyonları oranına sahip ülkenin modern İran olması şaşırtıcı olmamalı. Bedenin yapay olarak yeniden oluşturulmasının, İranlı cinsiyet değiştirme cerrahları tarafından, bozuk vücuda doğal düzenin doğrultusunu geri getiren bir eylem olarak görüldüğü anlaşılıyor.
Sayfa 231Kitabı okudu
Başarılı olanlar kopyalanır, böylelikle yeniden üreyip "mem havuzu"nda hayatlarını idame ettirirler; öte yandan başarısız olanlarsa yok olurlar. Bu, neredeyse tümüyle Pangloss'çu bir seyir takip eder (Voltaire'in Candide'indeki, içinde yaşadığımız dünyanın muhtemel tüm dünyalar arasındaki en iyi dünya olduğu konusunda ısrar eden Dr.Pangloss'u hatırlayalım). Yani be şekilde tanımlanırsa tanımlansın, memler başarılı oldukları için başarılıdır. Öyleyse ne oluyor? Yeni sözcüğünü kutudan çıkartan Dawkins onu gerisin geriye koyamıyor kutuya. Özgün formülünden memnun olmayıp onu ayrıntılandırıyor, tutarlı kılıyor ama daha da muğlaklaştırıyor; ve bu sözcük memlere özgü biçimde yayılıyor.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Richard Dawkins
Memler, kendilerini, en geniş anlamda taklit olarak ifade edilebilecek bir süreç içinde, beyinden beyne sıçramak suretiyle bir mem havuzu içinde çoğalmaktadır.
Sayfa 196Kitabı okudu
Büyük insan beyniyle ilgili bilmece konusundaki Darwin'in çözümünün cinsel seçilim olduğunu biliyoruz. Darwin, dişi tavus kuşlarının erkek tavus kuşların tarafından yapılan kuyruk gösterisini çekici bulmaları gibi, kadınların da zeki erkekleri çekici bulduğunu düşünüyordu. Darwin, primat kuzenlerimizden ayrılmaya başladığımız evrimimizin başlangıcında artan zekanın, yalnızca belli bir doğal avantaj sunduğunu kabul ediyordu.
Sayfa 155Kitabı okudu
İki ayaklılığın önemi çok büyüktür. Bir yaratık dik durmaya başlar başlamaz, nesneleri kullanmak için elleri serbest hale gelir. Potansiyel olarak mümkün hale gelen karmaşık sesli iletişimi (konuşmayı) olanaklı kılacak biçimde soluğun kontrol edilmesi için gövdedeki diyafram ve akciğerlerin konumu değişir. Aynı zamanda batın küçülür ve sindirim yapılabilen alanın birden azalması nedeniyle bağırsakların uzunluğu da azalır. Bu durum, önemli ölçüde büyüyen beynin evrimiyle ilgili bir bilmece oluşturur; çünkü insanlarda bu organlar aşırı ölçüde enerji açlığı çeker.
Sayfa 150Kitabı okudu
Darwin, Cape Horn civarında hiç tereddüt etmeden şöyle yazıyordu: "O sıralarda savaş halinde bulunan kabileler yamyamlardan oluşuyordu." Savaşın bir sonucu olarak öfkeyle birbirlerini yiyorlardı ama kabileler, kaynakları kritik seviyede azaldığında kendi üyelerini de, özellikle zayıf, savunmasız ve artık yaşaması ekonomik olarak üretken olmayanları da yiyecek olarak görüyordu. Jammy Button'un Darwin'e anlattığına göre, kurbanlar sıklıkla yaşlı kadınlar oluyor ve su samuru avlamakta kullanılabilecek köpeklerden önce onlar yeniyordu. Darwin, Button'un verdiği bu bilgiyi, yöresel bir fok balığı avcısı olan Low için çalışan, (muhtemelen esir olarak) Fuegolu bir oğlandan öğrendikleriyle pekiştirmişti: "bu oğlanın ifadesine göre kurbanlar ateş dumanı üzerinde boğulana kadar bekletilerek öldürülüyordu." Darwin, "İnsanın arkadaşları ve akrabaları eliyle böylesine bir ölüme götürülmesi korkunç olmalı; açlık tehlikesi bastırmaya başladığında yaşlı kadınların korkusu çok daha dehşet verici olmalı. Bize söylendiğine göre, böyle zamanlarda yaşlı kadınlar sıklıkla dağlara kaçıyorlar ama birliğini bazı erkekleri tarafından takip edilip ateşlerini yaptıkları yere yakınma mezbahaya geri getiriliyorlar!" diye düşünür.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Frere, yeni akılcı araştırmalar dalgasının bir parçası olarak, mevcut teolojik dogmaları ve batıl inançlara dayanan mitleri bir yana bıraktı. Frere, kadınların erkeklerle aynı sayıda kaburga kemiğine sahip olduklarını, dünyanın düz olmayıp küre olduğunu, Kudüs'ün dünyanın merkezi olmadığını, dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü ama güneşin dünyanıın çevresinde dönmediğini biliyordu. Eski ahit de yazılanların biri bir gerçek olduğuna, özellikle tuhaf hesaplamalara dayanan peygamberlerin kuşkulu uzun yaşamlarına inanmıyordu. Kutsal metinleri bakılırsa Adem 930 yıl, Seth 912 yıl, Enos 905 yıl, Kabil 910 yıl, Mahalalleel 895 yıl yaşamıştı, son olarak on sekizinci kuşak torunu olan Methusalah, rekor kırarak 969 yıl yaşamış ve yeryüzünü suya boğan Nuh Tufanı'nın olduğu İ.Ö 2348 yılında ölmüştü. Frere, inanılması olanaksız soy ağaçlarını dayanan bütün bu hesaplamaları ve yeryüzü ile gökyüzünün İ.Ö. 4004 yılında 23 Ekim'de, pazar günü akşamı bir araya getirildiğini;. Methusalah'ın 969 yıl yaşayıp dünyayı kaplayan büyük tufanın meydana geldiği İ.Ö. 2348 yılında öldüğünü reddetti.
Sayfa 111Kitabı okudu
.... İnsan sırtının bu uygunsuzlukları, yalnızca bir başlangıçtır. Eğer bu tasarımcının işi olsaydı, o zaman yaptığı işi incelediğimizde yaptıklarının birbiri ardına bütünüyle çılgınca işler olduğu sonucuna varırdık; yetersiz bir sindirim, kötü bir yalıtım, narin ayaklar, kırılgan tırnaklar, güçsüz dişler, yetersiz bir koku duygusu ve zayıf bir görme yeteneği.
Adem ile Havva'nın hikayesine inanan, dünyayı tufanla temizlenmiş ve pırıl pırıl, yalnızca altı bin yıl yaşında bir yer olarak gören birçok insan için, Darwin'in bu iddiaası -halen olduğu gibi- skandaldı. Köpekler, sığırlar, koyunlar ve atlar arasında döllerin gelişmesi için hayvanların seçilmesiyle meydana gelen dramatik değişiklikleri gören insanlar bile kuyruksuz maymunlarla aynı aileden olduğumuzu kabul etmekte tereddüt ediyorlar. Böyle yapmak, nihayetinde, mantıksal olarak çiftlik hayvanlarının da bu aile ocağı katılmasını kabul etmek anlamına gelecek. Kuşkusuz, Darwin'in iddiası tam olarak budur; eğer akrabalık ilişkileri yeterince geriye doğru araştırılırsa, gezegen üzerindeki tüm yaşam, -insanlardan ağaçlara, mantarlardan balıklara, karıncalardan kuyruksuz maymunlara kadar-, soy açısından birbirleriyle ilişkilidir.
Çalışmada, türümüz, iyi bilinen iki zoolojik kurala yakından uymuştur: Daha soğuk bölgelerde, tipik olarak kutuplara daha yakın yerlerde yaşayan popülasyonlar ısıyı maksimum düzeyde korumaya çalışan daha tıknaz bir vücut yapısına ve düşük vücut yüzey alanına sahiptirler. Bunun tersine, daha sıcak iklimlerde, ekvatora yakın yerlerde yaşayan popülasyonlar kısa veya uzun boylu olmaları fark etmeksizin vücutlarına göre daha ince ve uzun kol ve bacaklara sahiplerdir ve bu özellikleriyle ısı kaybını maksimum düzeyde tutarlar (Bunlar Bergmann Kanunu ve Allen Kanunu olarak bilinir).
Ne olursa olsun temel gerçeklik gayet net: Kuyruksuz maymunlardan evrildik, kürkümüzü kaybettik, iki ayağımız üzerinde yürümeye başladık, beyin kapasitemizi üçe, hatta dörde katladık ve geriye dönüp bütün bu süreci analiz edebileceğimiz kapasitede bir zekayla, içerisinde aletler, diller, fikirler ve değerler bulunan bir kültür yarattık.
Felsefeci John Gray şunu söyler: "Descartes hayvanları makineler olarak tanımlar. Büyük yorumcu, eğer kendini de bir makine olarak tanımlasaydı gerçeğe daha fazla yaklaşabilirdi. Bilinçlilik, makinelerin kolayca yeniden üretebileceği bir insan özelliğidir. İnsanların ve makinelerin ortaya koydukları bilinç kapasiteleri çok benzerlik göstermektedir.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.