"Bakmak" ve "Görmek" aradındaki derin yarığın farkında olarak mı yoksa bunun büyük önem taşıdığının farkına varmadan yaşayan gafillerden misiniz?
Doğduğumuz andan itibaren iki farklı bakış açısı tayin ederiz kendimize: birincisini seçenler çevrelerinde gelişen her olay ve olguyu anlamdırmaya çalışarak "görme"yi seçenlerdir, ikincisini seçenler ise kensine verileni sorgulamadan "kaydetmeyi-ezberlemeyi" buna bağlı olarak "bakıp geçme" yi seçenlerdir.
Ben çocukluğumdan beri sorgusuz sualsiz kabullenmeyi bir türlü içime sindiremediğimden iç huzuru da kolay yakalayamayanlardanım. Gördüğüm insanların bilhassa öğrencilerimin bakışında, gülüşünde, konuşmasında ya da suskunluğunda, öfkesinde, kıskançlığında ya da sınırsız şefkatinde farklı derinde yatan anlamlar olduğunu düşünür bilinçaltındaki veya yaşanmışlıklarındaki buzdağının görünmeyen yüzünü anlamaya gayret ederim böylelikle "yarınki yüzlerini" tahmin ederim.
Javier Marias'ın "Yarınki Yüzün"ün ilk cildi olan 'Ateş ve Mızrak' kitabı bana yalnız olmadığımı hatta kitabın daha da ileriye giderek İspanyol çevirmen Jaime Deza'nın, insanların içyüzünü, maskelerin altında saklananı görmek konusunda özel yeteneğe sayesinde İngiliz Gizli Servisi’nde "insan tercümanı ya da yorumcusu" olarak çalışmaya başlamasını anlattığını okuyunca kitaptan çok çok etkilendim.
Eğer siz de benim gibiyseniz bu kitabı çok seversiniz, ama bir serüven peşinde koşmayı seven sabırsız, meraklı bir okuyucu iseniz bu kitaptan nefret edersiniz.