Çağdaş İspanyol edebiyatının en mahir kalemlerinden Javier Marías’ın Yarınki Yüzün serisinin ikinci cildi Dans ve Rüya. Aslında yedi kitaptan oluşan seri üç cilt olarak yayımlanıyor. Dans ve Rüya, serinin üçüncü ve dördüncü kitaplarını içeriyor bir başka deyişle. Kitap, yazarın motif motif ördüğü bir kurguya sahip. İlk bakışta kısmen bölüntülü bir anlatıma sahipmiş gibi görünse de yazar aslında bir bütünü öyle büyük bir maharetle ilmek ilmek örüyor ki iki kelimeyle “hayranlık uyandırıyor”. Dans ve Rüya, konusunun tam olarak anlatılması zor eserlerden ama özünde, 2000’lerin başında Madrid’de bir gecede geçiyor gibi görünen kurguda anlatıcı Jacques (Jamie, Jacobo ya da Jack) Deza’nın eklemlendirdiği anı ve düşünceleriyle Franco döneminin ağır atmosferine kadar gidiyoruz. Yaşananlardaki vahşet, haksızlık, kıyım ve vicdansızlık ağır gerçekten de ama yazar, detaylarına girerek yazdığı bazı sahneler hariç bunu gayet insanî bir yerden anlatıyor.
Özetle bir şeylere tanık olmak, tanıklığın söze dökülmesi, anlatılanların dinlenmesiyle etki yaratılması, yapılanlara sessiz kalınması, görev adı altında bir şeylere boyun eğilmesi, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edilmesi Marías’ın kendine mesele edindiği konuların bir kısmı (daha da detaylandırılmış pek çoklarının yanında). İkinci cilt öyle bir yerde bitiyor ki aklım, biraz da safiyane niyetler taşıyan anlatıcı Deza’da kaldı ve bundan ötürü, arayı çok açmadan son ciltle devam etmeyi umuyorum. Yine uzun soluklu bir Marías okuması beni bekliyor, yaşasın!