Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anılar Kitabı

Yaşamak Hatırlamaktır

Ülkü Tamer

Yaşamak Hatırlamaktır Sözleri ve Alıntıları

Yaşamak Hatırlamaktır sözleri ve alıntılarını, Yaşamak Hatırlamaktır kitap alıntılarını, Yaşamak Hatırlamaktır en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Arada bir kavga da çıkardı yayınevinde. Günün birinde o uysal, serinkanlı Hüsamettin Bey bile iskemlesini kaptığı gibi bir ziyaretçinin kafasına indirmeye kalkışmıştı. Bir keresinde de Yaşar Kemal, yine bir yazarı pencereden atmak için hamle etmiş, ama bu satırların yazarı Anteplinin onu tutmasıyla katil olmaktan yakayı sıyırmıştı.”
Sayfa 154 - Ketebe Yayınları, 1.baskı, 2020.Kitabı okudu
Kürttepe döneminden bana anlatılan bir olay, uçurtma uçururken ayaklarımın yerden kesilmesi. Babam uçurtma yapmış bana. Kocaman bir uçurtma. Onu tepede birlikte uçururken, "Sen bırak," diye tutturmuşum. Babam ipi bana bırakınca da havalanmışım. Babam bacaklarıma sarılarak Antepli Süperman olmamı engellemiş.
Reklam
En değer verdiğim ödül bir çocuk kitabıma Tele Yunus'a verilen ödül... Küçücük bir plaket. Neden mi değer veriyorum bu ödüle? Çünkü Seçiciler Kurulu çocuklardan oluşmuştu. O yıl yayınlanan kitapları okumuşlar, oylarını benim yazdığım kitap için kullanmışlardı. Bunu yaparken ne önyargıları ne bir takım beklentileri vardı. Yazarları tanımıyorlar, arada bir onlarla buluşup kafa çekmiyorlardı!
Sayfa 304Kitabı okudu
“Hani, bakırcı ustasının yanına bir çırak girmiş. Çırak bir gün işe gelmiş, ertesi günü yok! Ustası merak edip evine gitmiş, kapıyı çalmış. Çocuğun annesi görünmüş pencerede. ‘Oğlum artık gelmeyecek, mesleği öğrendi, kendisi dükkân açacak’ demiş. Sonra anlatmış: ‘Nasıl olsa kolay! Bakırı alıyorsun, döve döve biçim veriyorsun!’ Usta dayanamamış: ‘Vay kerata! Sadece kendisi öğrenmekle kalmamış, annesine de öğretmiş!’ Benimkisi de o hesap! Agop Arad’dan öğrendiklerimle Kemal Özer’in ilk kitabı Gül Yordamı’nın kapağını yapacaktım.”
Sayfa 154 - Ketebe Yayınları, 1.baskı, 2020.Kitabı okudu
“Güneş Topla Benim İçin” ilgiyle karşılandı. Theodoraks’ın da katıldığı bir toplantıda şunları söyleyecekti Zülfü: “Herkes terziye bir insan götürür, ‘Bu insana bir elbise dik’ der. Biz Ülkü’ye bir elbise götürdük, ‘Bu elbiseye bir insan uydur’ dedik.” Elbiseye insan uydurmak çileli işmiş gerçi, ama çile de keyfe dönüşebiliyormuş. Yeter ki elbise güzel olsun.
Köln’deki temsili unutamam. Koca bir salon. Tıklım tıklım dolu. Alkışlardan ortalık yıkılıyor. Hele Şişman Polisi oynayan Hüseyin Salıcı sahneye adım atınca kıyamet koptu. Hüseyin Bey pek sevinmişti buna. Kurumundan yanına yaklaşılmıyordu. “Yahu” diyordu, “beni burada bile tanıyorlar.” Hiçbirimiz, “Onlar seni değil, sırtındaki Türk polisi üniformasını alkışladı” deyip keyfini kaçırmadık Hüseyin Bey’in.
Reklam
Klişeyi şebekeme bastırdım. Apollinare’nin imzası pırıl pırıl çıktı. Ertesi gün Haydarpaşa’ya gidip biletimi aldım. Gişe memuru şebekemi inceledi. Tamam! Antep’e gidip gelirken trende de kim bilir kaç kondoktörün denetiminden geçti Apollinare imzası. O yıl hiç zahmet edip sekreterliğe çıkmadım. Öteki dönemlerde de Apollinare imzaladı şebekemi.
Ara Güler, “Fotoğraf, makineyle değil, beyinle, yürekle çekilir” demişti. “En güzel daktilo benim olsa, en iyi romanları ben mi yazarım?” Yayıncılık serüvenimizde de öyleydi. Şimdiki teknoloji bir yana, o günkü düzeyin de çok altında teknik koşullarla çalışıyor, haftada 64 sayfalık dergi hazırlıyorduk. Beş kişi. Yüreğimizle.
Bir ara “toplumcu” tiyatrolar enflasyonu vardı. Onlarca topluluk Anadolu’yu dolaşıyordu. Günün birinde Aziz Nesin geldi. Öfkeliydi. Bir afiş çıkardı. “Şuna bakın” dedi. “Benim oyunu oynuyorlar. Siz izin verdiniz mi?” “Yoo” dedi Osman Bey. “Haberimiz bile yok.” Topluluğa noter kanalıyla bir protesto çekildi. Oyunu durdurmaları istendi. Üç gün sonra tiyatronun yöneticisi damladı ajansa. Parkalı bir genç. Osman Bey, “Yazarından izin almadan oyununu oynamak devrimciliğe sığar mı?” diye sordu. “Olmaz öyle şey!” diye bağırdı genç. “Devrimci, emeğe saygılıdır. Biz Anadolu’da dolaşırken bazı tiyatrolara rastlıyoruz. Yazarından izin almadan oynadıklarını öğrenirsek, toplulukta kim varsa hepsinin ağzını burnunu dağıtıyoruz. Böyle bir şeye izin verilemez. Emek kutsaldır. Yazarın emeğini sömürmek devrimciye yakışmaz.” “Peki ama” dedi Osman Bey, “sizin yaptığınız da aynı şey değil mi?” Gencin yanıtı kısaydı: “ Sosyalist mücadele döneminde böyle karışıklıklar olur bazen.”
Nakıp Ali, Güneydoğu Anadolu’da sinema açan ilk kişiymiş. Ahşap Asrî Sinema (sonradan “altı beton, üstü beton Nakıp Sineması” oldu) açılınca, Antepliler bu yeniliğe büyük ilgi göstermişler. Nakıp Ali, “Sinemam öğrencilere bedava. Büyükler de gece okuluna yazılıp müdürden kağıt getirirlerse, onlara da bedava demiş. Koca koca adamlar, sinemaya gidebilmek için gece okuluna yazılıp okuma yazma öğrenmişler. Böylesine bir okuma yazma seferberliğinin komutanıydı Nakıp Ali.
230 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.