Yaratıcı Yazarlık Dersleri

Yazar Olabilir miyim?

Semih Gümüş

En Beğenilen Yazar Olabilir miyim? Gönderileri

En Beğenilen Yazar Olabilir miyim? kitaplarını, en beğenilen Yazar Olabilir miyim? sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Yazar Olabilir miyim? yazarlarını, en beğenilen Yazar Olabilir miyim? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
183 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Hiç yazmayı denediniz mi? Günlük veya kâğıt ile dertleşmeyi kastetmiyorum aslında. Öykü, şiir veya bir hikaye anlatımından bahsediyorum. Birkaç sene önceye kadar roman veya öykü bile okumazken şuan bir öykü yazıyorum. Aslında isteğim ve hobim kısa kısa birçok öykü yazmak. Aklımda birçok fikir olmasına rağmen kurmaca eseri karşıya aktarmak ve bunu etkileyici yapmak ha değince olmuyor. Bende bunun farkında olduğum için bu hobimde bana yardımcı olacak kitaplar edinmeye başladım. bu kitap da onlardan bir tanesi. Kitabın yazarı Semih Gümüş pek çok eseri bulunun ve edebiyat dergilerine genel yayın yönetmenliği de yapmış birisi. Bu nedenle iyi bir kurmaca nasıl olur ve nasıl yaratılır iyi biliyor. Bunu yaparken de birçok dünyaca ünlü yazardan alıntılar yapıyor. Açık söylemek gerekirse bu büyük yazarların tavsiyeleri bana pek yol gösterici olamadı. Çünkü ben ve bu kitabı okuyan kişiler daha çok amatör yazarlar. Bu nedenle bu işi meslek olarak yapan kişilerin tavsiyeleri daha çok tutkuya bağlı ve derin tavsiyeler. Ancak Semih Gümüş gayet basit şekilde nasıl yazar olabilirsiniz, nasıl başlanır, yazılır ve bitirilir, öyküde olay örgüsü, anlatım biçimleri ve anlatıcı bakış açıları gibi kurmacaya dair ne varsa bahsediyor. Yazamaya karşı bir ilgi duyuyorsanız ve gerçekten en başından başlıyorsanız bu kitap okunabilir ama asla yeterli olduğunu söyleyemem. Bu kitaptan sonra yazarlık konusunda başka kitaplar da okuyunca bu kitabın daha sade ve yüzeysel olduğunu söyleyebilirim. Ama bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Yeni başlayan birisi için çok doğru bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Yazar Olabilir miyim?
Yazar Olabilir miyim?Semih Gümüş · Notos Kitap · 2021216 okunma
Birbirinin aynı görünen bütün duygu durumları yeniden ve bambaşka biçimlerde yazılabilir; bazen tersi söylense de, en azından birkaç bin yıldan beri her şeyiyle yazıldığı sanılan insanın hâlâ hiç kimsenin yazmadığı yanları vardır ve bu arada onun iç dünyasına girdikçe dünyanın sonuna dek tükenmez bir madenle karşı karşıya geleceğimiz de apaçıktır. Çünkü insana ilişkin her yeni buluş, yazarı gece rüyalarına gönderir ve orada gerçek, bir yere mıhlansa da, düşlemlerin sınırları çizilemez.
Reklam
Asıl sorunun dil olduğunu, çünkü dilin dışında edebiyattan söz edilemeyeceğini de baştan saptıyor muyuz? Öyleyse yazarın kendine özgü bir dil, ona bağlı bir üslup oluşturma amacının yanı sıra, bu düzeyde atlamaması gereken bazı basit çabalar da gerekir. Aynı sözcüğü art arda gelen cümlelerde kullanmamak; aynı anlama gelen farklı sözcüklere aynı metin içinde seçici olmadan yer vermemek; kendi dilimizin aynı zamanda kendimize ait sözcüklerden oluştuğu bilinciyle hangi anlamı hangi sözcükle karşılayacağımıza bilerek karar vermek; yazdıklarımızda hiçbir sözcüğün rastlantısal biçimde yer almamasını sağlamak; kısacası, tam bir sözcük bilinci edinmek. Bu bilinci edinmeden yazınsal bir metni tamamlayabileceğimizi düşünmeyelim.
Ben ne yazacağım, sorusunun yanıtları böylece kolaylaşır. Bazen sanılır ki, bazı şeyler yazılır, bazıları yazılmaz: doğruyanlış, iyi-kötü, gerçekçi-biçimci, haklı-haksız, ahlaklı-ahlaksız gibi ayrımlar edebiyatın konusu olarak alınınca, kalıplar da oluşmaya başlar. Oysa, edebiyat bu: kalıplara, kurallara sığdırılması olanaksız; kurmaca, dolayısıyla imgesel ve düşsel suların içinde keşfedilmeyi bekleyen dipdünya. Ne yazacağım sorusunun karşılığı, her şey’dir. Ne yazarsan yaz. Hem de önemli şeyler yazma zorunluluğunu hiç mi hiç hissetmeden; tam tersine, en önemsiz görünen şeyleri yaz ki, o önemsiz şeyler içinde has edebiyatın değerleri kendilerini bulsun, basit şeylerin aslında hayatımız için ne denli önemi olduğu anlaşılsın. Kendisince ya da çevresince dayatılmış önyargılarla yazmaya başlayanlara, hem de Borges, “Ne yazarsam yazayım, Arantinliyim...” demiyor muydu. Öte yanda, Dostoyevski ya da Yaşar Kemal, onlar kendilerine “niçin yazıyorum” diye sormamışsa, siz de sormayın, yalnızca yazın. Yazdıkça yazmayı öğrenir insan, başlı başına en etkin okul gibi yazarı eğitmeye, yenilemeye başlar yazmak. Yeter ki içimizdeki merak böceği ölmesin. O kıpırdadıkça, kendi özgünlük yolunu da kazıp döşemeye başlar yazar.
Tanıdığım kimi yazar arkadaşlarımın, hep yanı başlarında bulundurdukları Türkçe Sözlük’ü rastgele bir sayfasını açıp okumaya başladıklarını, buldukları parlak bir sözcüğü hemen bir yere not ettiklerini, sonra da o sözcüğü yazdıkları romanın ya da öykünün uygun bir yerinde kulanmaya çalıştıklarını görmüşümdür. Kendiliğinden akla gelmeyen pırıltılı, büyülü sözcükleri not edip yazdığınız metnin uygun bir cümlesinde kullanmak, böyle çalışmayı alışkanlığa dönüştürmek size çok şey kazandırır. Çünkü sözcükler, çok şeydir.
Gerçeğe ulaşan en sağlam yol, herhalde kitaplarla döşenendir. Edebiyat, tek bir yaratıcının ürünü olsa da, o gerçeği herkes adına da anlatır ve anlatılan somut gerçeğin ta kendisi değilse de, soyutlanmış bir biçimidir. Hayal ettiklerimizi öyleymiş gibi dile getirir. Okurunu öteki yazı türlerinden, tarihten bile daha çok inandırır edebiyat.
Geri130
308 öğeden 301 ile 308 arasındakiler gösteriliyor.