1900'lerin başında Şişli'de bir konakta işlenen bir cinayetin görüldüğü dava ve o yıllardaki İstanbul'a ait gözlemler anlatılmakta.
Kitaptan; Selim İleri'nin son sözünden,
'Burada kendisine yakın, yatkın temalar, sözgelimi Doğu-Batı sorunu, sözgelimi Şişli sosyetesi, sözgelimi kentli-köylü tezatı yine karşımıza çıkar. Hatta, Şişli sosyetesi en belirgin çizgilerle ve en derli toplu biçimde çizilmiştir. Ne var ki, geri planda cinai romanda 'merhamet' aramak isteyen çok değişik, çok farklı bir Halide Edip'i yakalarız. Cinayetin arkasındaki 'masumiyet'i anlatmaktadır romancı.
...
Polisiye romanın tercihi olan 'cinayeti açıklama', katili iyice sakladıktan sonra gizli ipuçlarıyla gözler önüne seriverme' akışı, Yolpalas Cinayeti'nin benimsediği akış değil. Tam tersini ileri sürebiliriz: Romancı yalnızca masumiyeti anlatmak istemekte, dahası, katilin 'mazlumiyet'ine bizi çekip götürmektedir.
Azımsanacak, görmezden gelinebilecek bir girişim değil bu. Kaleme getirildiği tarih hatırlanırsa, 'yenilikçiliği' büsbütün hissolunacaktır.'