Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ortaçağ: Feodal Dünya

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. Cilt

Server Tanilli

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. Cilt Sözleri ve Alıntıları

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. Cilt sözleri ve alıntılarını, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. Cilt kitap alıntılarını, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Feodal rejim, toprağın, temel üretim aracı olarak, büyük toprak sahiplerinin elinde olduğu bir üretim biçimidir; öyle ki, bu büyük toprak sahipleri, o toprak üzerinde kendi bireysel ekonomicini yöneten bağımlı köylülerin emeğini sömürürler. Feodalizm, ülkeden Ülkeye ne denli çeşitlilik gösterirse göstersin, feodalitede üretim ilişkilerinin temeli budur. Köleye, kendi emeğindeki çıkarlardan hiçbirini tanımayan köleci üretim biçimine oranla, ileri bir niteliği de vardır. Açıklamaya gerek yok, feodal rejimdeki bu üretim ilişkileri de, toplumun yapısını, hukuksal ve siyasal üst yapısını, giderek ideolojik yaşamını belirlemiştir.
Bir bütün olarak ele alındığında ise, Kuran'da nitelikçe birbirinden pek ayrı üç bölüm vardır: Birincisi, ki en eskidir, kayıptan haber veren bir insan diliyle, kızgın renklerle dünyanın sonu ve ''Son Hüküm'' hakkında tablolar çizer. Bir başka bölüm, eski halkların yazgılarından, kendilerine gönderilmiş peygamberler karşısında takındıkları tutumlardan öyküler anlatır. Son olarak, Kuran'ın önemli bir bölümü, gerçek anlamıyla yasamadır, yani uygulanması gerekli kuralları içerir.
Reklam
İslam Nedir?
İslam öğretisi, aslında pek özgün değildir. Bir bireşim savında da olsa ''seçmecilik'' ten öteye gidememiştir. İçerdiği bazı öğeleri, ortaya çıktığı toplumdaki en ilkel inançlardan, bazı öğeleri de kendinden önceki en ileri dinlerden almıştır: Cinlere ve meleklere inanma, eski ilkel inançlardan geliyor; tek tanrı düşüncesi, ''Son Hüküm'', ''Cennet'' ve ''Cehennem'' gibi inançlar da Musevilikle Hristiyanlıktan. Museviliğe borçları ise, Hristiyanlığa olduğundan daha fazla!
Coğrafyacılar içinde en zengini, 1000 yılına doğru yaşayan Mukaddisi'dir: Eserlerinde harita deneyimleri de vardır onun.
9. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, İbn Kuteybe, Ebu Hanife Dinaveri ve Yakubi, evrensel tarih yazıcılığının yolunu açarlar.
Germenler, Jutland Adası dolaylarında bir bölgeden geldikleri sanılan Hint-Avrupa halkıydı. Almanya'nın büyük bir bölümünde Keltlerin yaşadığı çağlarda, Germenler denizci bir halktı. M.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru Germenler Weser'e, Vistül'e, İskandinavya'ya vardılar; M.Ö. 3. yüzyılda, Keltleri Galya'ya sürerek Almanya'yı ele geçirdiler.
Reklam
9. yüzyılla 11. yüzyılın başları arasında İslam dünyası, geçmiş iki yüzyılın kendine hazırladığı büyük bir maddi ve manevi gelişmeye tanık olur; ne var ki, önemli siyasal, sosyal ve dinsel bunalımları da içinde taşır bu dönem. Bizans İmparatorluğu da kalkıp doğrulur bu arada; onun da ciddi sosyal güçlükleri vardır. Böylece, Yakındoğu'da iki imparatorluk birbirini dengeler ve kuşkusuz, her ikisi de aynı yapı ve uygarlık bütünlüğüne katılır. Ne denli zıtlaşsalar, birbirlerinden ne denli nefret etseler de bir arada yaşamanın iklimi vardır ve aynı topraklardır boy ölçüştükleri topraklar. 7.-12. yüzyıllar ise Asya uygarlıklarının gerçekten doruğa ulaştığı bir devirdir.
Kuran
Peygamber öldüğünde, Kuran kitaplaşmış değildi henüz; onun ölümünden yirmi beş yıl sonra olur bu; böyle bir kitaplaştırmanın zorunluluğuna inanılır çünkü. Vahiylerin Kuran'daki bölümlenişinde ve sıralanışında acayip bir keyfilik görülür: Gerçekten, hepsi 114 adet tutan bölümler (sure), en uzunları başlarda, en kısaları sonlarda olmak üzere, uzunluklarına göre sıralanmıştır; bu sıralanışta, vahyin gelişine göre hiçbir kronolojiye de uyulmamıştır. Oysa Kuran'da yığınla çelişki vardır; öyle olunca da birbiriyle çelişen buyruklar karşısında, hangisi hangisini ortadan kaldırmaktadır, giderek kanun gücünde olan hangisidir, bunu saptayabilmek için Müslümanlar yeniden bir zamanlama içine girmişlerdir, daha doğrusu girmek zorunda kalmışlardır.
Kırk yaşına doğru Tanrı'nın çağrısını duyar ilk kez. Çevresine korku ve kaygılarını açıklar ve kendisini ''cin çarpmış'' sanarak, Cebrail'in söylediklerini reddetmeye başlar; bu meleğin her görünüşünde mistik bir hale girer, kendinden geçer. Kuşkusuz, hayaldir gördüğü; adı ne olursa olsun, ruhsal bir bunalım içindedir. Nitekim, canına kıyma girişimlerinde bulunur bir ara.
Hristiyan Batı'nın gelişmesi karşısında İslam dünyasının 11. yüzyılın ilk yarısında ortaya koyduğu tablo, özellikle siyasal anarşi, dinsel bölünmeler, hatta bazı bölgeler için iktisadi çöküşle damgalıdır; Bizans bir alacakaranlık içindedir. Öyle de olsa, İslamın batısında bir Endülüs uygarlığı boy atar. İslamın doğusundaki doğrulup dikilişi ise Türkler gerçekleştireceklerdir.
90 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.