Bu kitap, kalemimden çıkmış ilk şey değil belki ancak yayımladığım, kendi kendime yayımlamış olsam bile bu dünyaya bir adım atmak adına her sayfasına bizzat emeğimi döktüğüm ve kâğıt üzerinde okur beğenisine sunabildiğim ilk kitabım ve ben bununla gurur duyuyorum. Dört, belki de beş yıldır kenara köşeye karalayarak oluşturup kendime, "Neden olmasın?" diye sormamın üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş ve geriye dönüp baktığımda iyi ki her yeri arayıp taradım ve birleştirmişim Zehir'i diyorum. Ben Zehir'le yaşadım, onunla mücadele ettim ve yenildim. Sonunda neyim var neyim yok döktüm kağıda, böyle akıttım zehrimi ve adını da bu yüzden adını Zehir koyuverdim.
O yüzden yazdım, "Uzattığın şifayı kaldıramam bilirsin. Her şeyin bir dozu vardır ey sevgili, seninki bana yalnız zehirdir." diyerek.
Ve Paracelsus yardımıma yetişti, "Zehir olmayan ne var ki?" dedi. "Her şey zehirdir ve hiçbir şey zehirden arınmış değildir. Bir şeyin zehir olup olmadığını belirleyen tek şey dozdur."