Yolda bir beyefendi elinde çiçekle yürüyor. Ama çiçeği öyle bir tutuşu var ki sanki dünyanın en utanç verici şeyini yapıyor. Gözü de sürekli etrafta. Millet ne der kafası yani. Zincirlemiş sanırım kendini ‘elalem’e. Suizan etmek istemiyorum ama aldığım his bu yöndeydi adamın tavırlarından. Evdeki senaryo ise muhtemelen şu olacak: Kapıda çiçekle bekleyen bir koca/oğul ve görünce sevinen bir eş/anne…
.
“Bir Türk kadını için böyle şeylerin yapılması değil belki akla getirilmesi bile cesarettir. Fakat ne yapalım? Bizi âdetler birçok şeylerden istisna ve mahrum ediyor ama tabiat etmiyor.”
💫
“Erkekler için mevcut bilimlerin gerekli gördüğü şeylerin kadınlarca da gereğini düşünmek neden kabahat, neden günah olsun?”
Yazar:
prenses
kulenin en tepesindeki odaya
kendini kilitledi
ve
zırhı pırıl pırıl parlayan
bir şövalyenin
gelip onu kurtarmasını bekledi.
-kendi kendimin şövalyesi olabileceğimin farkında değildim.
Yüzümde, bana güzel anılarımı hatırlatan çizgilerim; gözlerimde, bana hedeflerimi hatırlatan mor halkalarım; kalbimde sonsuz hissettiğim bir merhametim var.
Kendime has bir güzelliğim, kendi doğru bildiklerim; biraz çocukluğum, biraz deliliğim; hem dağınıklığım hem titizliğim var. Hem anneyim, hem sevgiliyim; ellerimde beceri, kendime yetebildiğim bir yüreğim var.
İyi ki kadınım; çünkü en karanlıkta bile, kendime ışık olacak bir gücüm var.