Neler geçmiyor aklımdan.
İşte orada ölümü de düşündüm. Ölüm pek ürkütücü gelmiyor insana. Yine de ölümü kabul edemiyorsun.
Kesin bu.
O ara bilimi falan düşünüyorsun. İki yüzyıl üç yüzyıl sonrasını düşünüyorsun. Bilimin insanlığa getireceği şeyleri. İçinde bulunduğun durum anlamsız geliyor sana, saçma geliyor. Ionesco'nun oyunları gibi
bir şey. Yaşaman gerektiğini kavrıyorsun. Bilim almış başını giderken, karşındaki bir yığın insanın ne kadar küçük şeylerle, küçük ve yanlış şeylerle uğraştığını
düşünüp acınıyorsun. İçerliyorsun. Hem de ne adına? Kim adına?
İnsanlığın geleceğini ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun. Müthiş hüzün veriyor bu sana. Bir yanda eşsiz güzellikte bir gelecek, bir yanda bütün
o güzellikleri göremeyeceğin duygusu. Nasılsa öleceğim, diye düşünmeye başlıyorsun.
O günlerdeki aramalarda ilginç olaylar geçiyordu. Bir sıkıyönetim görevlisi, "V. İ. LENİN" biçiminde yazılan Lenin'in adını taşıyan bir kitabı görünce:
— Yaz oğlum, Altıncı Lenin... demişti.