Elinden oyuncağı alınmış çocuk mu mutsuzdur?
Elinden hayalleri alınmış çocuk mu ?
..
..
Cehennemini taşır insan içinde...
Cenneti ise hep dışında arar.
Budur karanlıkların haklı hakimiyeti.
İnsan, siyah boyalarla gökkuşağı çizmeye yeltenen küçük bir çocuktur..
Sevgi...
Nedir sevgi?
Tadına doyamadığımız yemek mi?
Hasretini çektiğimiz vatan mı?
Çocuklarına bütün sevgisini veren ebeveyinler, ben dahil...Gerçekten anlıyor muyuz onları? Ulaşabiliyor muyuz onların dünyasına? Eğer cevabınız "evet" olursa..daha detaylı düşünün derim. Uslu çocuğumuz var. Konuşuyor muyuz onunla yeterince? Anlatıyor mu, yada anlatabiliyor mu acısını, tatlısını bize? Bir de geçmişimize gidelim. Kendi çocukluğumuzla karşılaşalım. Mutlu anlarımız, üzgün anılarımız...Kim vardı yanımızda? Yada var mıydı olması gerekenler? Bizi şu halimizle şekillendirenler mi daha mutluydu, biz mi? Hadi bir de en üzgün, yalnız, kimsesiz anımızı çıkaralım belleğimizden. O an ne düşünüyorduk? O anı tekrar gözden geçirelim. Biz bize sarılalım, şuankı benimizle çocuk benimize sarılalım, "yalnız değilsin", "artık ben varım, beraber aşacağız!" diyelim.
İşte bunu yaparsak belki, ama belki anlarız çocuklarımızı. Neden hırçınlar? Nerede yanlış yaptık? Acaba yeterince yanında olabiliyor muyuz? Ben bu soruları veriyorum kendime. Onlar bunu anlamasa da, bazen sinirli, bazen çekilmez, bazen huysuz olabiliyorum, ben bile bana dayanamıyorum bazen. İletişim kurmak için çabalarken doğru adımı atmayan benimdir belki...
Sahiplenelim, lütfen, çocuklarımızın bize yansıtmadıkları, yansıtamadıkları yanlarını görmeye çalışalım. Kırgın, üzgün, incinmiş çocuklar bazen bizi üzmemek için "her şey yolunda" mesajı verebilir. Aldanmayalım. Bu gün bizden alamadıkları sevgini yarın yaralar alacakları yerde ararlar....