Tanrılar Tanrısı Zeus ile Hermes kıyafet değiştirerek, fukara birer yolcu gibi Bergama’ ya gelmişler. Hangi zengin kapısını çaldılarsa , kapı hoyratça suratlarına kapanmış. Filemon’la Busis’in fukara evine gitmişler. Bu iki ihtiyar karı-koca büyük bir konukseverlikle onları kabul etmiş. Nasıl ikram edeceğiz diye çırpınmışlar. Masa örtüleri yokmuş . Naneler söküp masaları güzel koksun diye masalarına nane sürmüşler. Yemeğin sonunda iki tanrı , tanrı olduklarını bildirip fukara ihtiyarlara “Dileyin ne dilerseniz “demişler. İhtiyarlar “Birimiz ötekinden önce ölürse ötekine çok acı olacak ;onun için aynı zamanda ölelim “demişler . Uzun yıllar yaşamışlar . Bir gün güneşte yan yana otururken biri bakmış öteki ağaç oluyor .
“Aman !Sen ağaç oluyorsun “derken ,bunu diyen yaprak salmaya başlamış .
Bugüne bugün Bergama’da biri ıhlamur öteki çınar, birbirine sarılmış iki ağaç görülürmüş .
Biri Filemon öteki ağaç da Busis imiş .
Okul yapsınlar da, çocukları hakkı haksızlıktan ayırt edebilsinler diye para verdim. Paralarla okul değil, deve yaptı pezevenkler. Haniya imsak sevaptı?" diye sordu.
Cevat Şakir en hazin şeyleri anlatırken bile öyle bir dil kullanır ki, tek bir cümlesiyle yaşama sevinci duyarsınız. Yunan tanrıçalarının siluetini görürsünüz sahilde yürüyen kadınlarda. Denizi öyle bir anlatır ki, dalgaların bir siren gibi sizi çağırdığını duyumsarsınız. Çok yalın, ama çok ihtişamlı. Bu yüzden ne yazarsa yazsın Halikarnas Balıkçısı'nı okumak daima bir zevk benim için. Bu kitaptaki hikayeleri de Anadolu'nun çok içinden. Şehrin göbeği olsun uzakta bir köy olsun, anlatılan insanların var olduğunu ve ne kadar yürek yakıcı olsa da bu olayların günlük hayatta bir yerlerde yaşandığını bilirsiniz . Anadolu yu bütün çekiciliği ve korkunçluğuyla ayaklarınıza serer.
Parmak DamgasıHalikarnas Balıkçısı · Bilgi Yayınevi · 2007164 okunma
"Şu lira sözünden çoktan bıkmıştım. İnsan onsuz bir şey duyamıyordu ki, onların arasına zehirli sivrisinek gibi bin, yüz, kırk, elli ne bileyim hiç olmazsa iki lira lafı girip vızıldamasın. Hep lira, lira, lira. Hep lira söylemek, lira duymak için mi dünyaya geldik? Dağlar, mavi gökler, koca koca çamlar, incir bahçeleri silinip süpürülüp süprüntü diye bir tarafa atılıyor; kâinat lira sözleriyle boğuluyor. İnsan gönlü itile itile pis ve murdar banknot kümelerinin içine gömülüyor."
Bizim evde bir maymun vardı, bazen onu değnekler, hafif tertip döverdik. Maymun değneği alıp kilimin altına saklardı. Ona göre onu döven insan değil, değnekti.