h

Haz

Sıradanlaştırma
Bir şeyden özel olarak haz almanın yolu, genelde ondan hakikaten bir haz almaktan kendini alıkoymaktan geçer.
Asıl haz, haz alınan şeyde yatmıyor; onu fikren arzulamada yatıyor. Hizmetimde naçiz bir cin olsaydı da, bir bardak su getirmesini emrettiğimde, o bana onun yerine, dünyanın en değerli şaraplarını bir kadehde karıştırırak hazırladığı leziz karışımı sunsaydı, onu kovardım, ta ki hazzın, neden haz aldığımda değil, istediğimi elde etmede yattığını öğrenene dek.
Reklam
Zevk dört aşamadan oluşur: Algı,hissetme ,temas ve arzu. Diyelim güzel bir araba gördüm; ona bakmak içimde bir his, bir tepki oluşturur; sonra ona dokunurum ya da dokunduğumu hayal ederim, o zaman da ona sahip olma ve onunla hava atma arzusu kendini gösterir. Veya güzel bir bulut, göğe yükselen bir dağ, bahrada yeni açmış bir yaprak, güzellik ve ihtişam dolu bir vadi, muhteşem bir günbatımı ya da zeka ve hayat fışkıran güzel bir yüz görürüm, urangaçlık yüzünden güzelliğini kaybetmemiş bir yüz. Bütün bunlara büyük bir sevinçle bakarım ve ben onları incelerken ortada bir gözlemci yoktur, sadece saf bir güzellik vardır; tıpkı sevgi gibi. Bir an için bütün sorunlarım, endişelerim ve dertlerimle yok olurum; geriye sadece o olağanüstü şey kalır. Ona keyifle bakabilirim, bir saniye sonra da onu unturum ya da zihin devreye girer ve problem de başlar; zihnim gördüğü şeyi ve onun ne kadar güzel olduğunu düşünür; kendi kendime, "onu defalarca görmek istiyorum" derim. Düşünce karşılaştırmaya, yargılmaya ve, "Buna yarın yine sahip olmalıyım," demeye başlar. Bir an için haz vermiş olan bir deneyimin devamlılığı düşünce tarafından sağlanır.
İnsanlar hazzı düşündüğünde genelde ilk akla gelen şeylerden birisi sekstir. Bu şaşırtıcı değildir çünkü cinsellik kesinlikle evrensel olarak en ödüllendirici deneyimlerden biridir ve onun motive edici gücüne belki de sadece hayatta kalma, yeme ve içme ihtiyaçları baskın gelir.
Aklınızı kullanın ;)
Akıl gövdeyi asla terk edemez ve belli durumlarda terk etmesi gerektiği düşüncesi de oldukça safça geliyor bana. Çünkü düşünmek her zaman yargılamak (ya da hissetmemek) anlamına gelmez, insanın kendi dünyasından çıkması, başkasını düşünmesi, başkasının halinden anlaması, bir başkasının gövdesiyle bütünleşmesi, onun hissettiği zevki hissederek davranması, onunla ve onun için doruğa ulaşmak anlamına da gelir. Akıl olmasa, gövde yalnızca kendi zevklerini düşünür olurdu, eşzamanlılık olamayacağı gibi, ötekini uyaran yollara düşmek gibi bir kaygı da hissedilmezdi. İnsan bir şeyi hissetmiyorsa, o zaman düşünmeli. Ahengi kuran, nabza göre şerbet veren akıldır. Gövde kendi haline bırakılmış olsa, o zaman bir tarafta bir deli, öteki tarafta ise korkmuş, dindar bir bakire olurdu.
Sayfa 53
Düşünemeyecek kadar tutkunum şu anda...
Geleneksel ikilik prensibi çerçevesinde, düşünür ile aşık bir yelpazenin iki zıt ucunda yer alırlar. Düşünür aşkı düşünür , aşık ise yalnızca aşıktır. Ellerimi, dudaklarımı Chloe'nin vücudunda gezdirirken kötü şeyler düşünüyor değildim ama Chloe aklımın o an başka yerde olduğunu bilse herhalde rahatsız olurdu. Düşünce, belli yargıları da beraberinde getirdiğinden (ve hepimiz de yargıların olumsuz olduğunu sanacak kadar paranoyak olduğumuzdan), çıplaklığın bizleri daha da incinebilir kıldığı yatak odasında hep şüpheyle karşılanmıştır. Cinsel organların boyutları, renkleri, kokuları ve hareketlerinde odaklanan çeşit çeşit kompleks göz önünde bulundurulduğunda, her türlü değer yargısının yok edilmesi gerekmektedir. Ve işte aşıkların düşüncelerini boğan o iç çekişler, soluklar da tek bir mesajı doğrular, düşünemeyecek kadar tutkunum şu anda .Öpüyorum, dolayısıyla düşünmüyorum -sevişme işte böyle bir resmi mit temelinde gelişir, yatak odası da eşlerin birbirlerine huşu uyandıran çıplaklıklarını anımsatmama kararında sessizce birleştikleri o ayrıcalıklı mekandır.
Sayfa 50
Reklam
142 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.