Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İslâm’a Göre Sanatın Amacı ve Değeri
İslâm’a Göre Sanatın Amacı ve Değeri Kur’ân, belli bir sanat şekli takdim etmez. Bütün sosyal konularda olduğu gibi o, işi maksada ve amaçlanan hedeflere bağlar. Sanat, şirke ve putculuğa şiar edilir, küfrün sebebi haline getirilirse, onu yasaklar, haram kılar ve yıkılmasını emreder. Hz. İsa’nın çamurdan kuş heykeli yapmasında olduğu gibi, sanat; Allah’ın kudretinin ve nimetlerinin gözler önüne serilmesine sebep oluyorsa mubah kılar. Sanat insanî bir fiildir; güzellik ise ilahîdir. Sanat, insanla yücelir ve gelişir; güzellik ise Rahman’dan feyizlenir. İnsan, ilahî nurları celbetmek için insanî mertebelerdeki yükselme derecesine göre ilahî güzellikleri hisseder. Onun için güzellik ruhun ve vicdanın kavradığı manevî bir lezzettir. Bu anlamda Kur’ân’a göre sanat, hislerle gerçekleşenin ötesine yönelmek, maddî gerçeklerle manevî güzellikler arasında irtibat kurmaktır. Kur’ân’ın sanattaki genel amacı böyle onlunca, onun sanata zıt olması düşünülemez. O, sanatın düşüşüne, amacından saptırılmasına ve küfre âlet edilmesine karşıdır. Tarihin belli dönemlerinde sanatın bu duruma düşürülmesi bir sapmadır. İşte Kur’ân, eşyada esas olan İbahaya (mubahlığa) değil; bozuk cüzziyatın, aslı, esas olanı kapatmasına karşıdır.
"Ben Hakk'ım", "Hak'tan gayrı değilim."
Allah ile insan arasındaki ilişkiyi konu alan ; Erol Akyavaş’ın “Ene’l-Hak” adlı tablosu hakkında.. Ene’l Hak, Arapça "Ben Hakk'ım", "Hak'tan gayrı değilim." Anlamında yorumlanmaktadır. Bu söz kişinin Allah ile birleşip, bütünleştiği, Allah 'ın kişide vücut bulduğu veya kişi varlığının Allah'ın varlığı içerisinde eriyip yok (Hulul) olduğu, diğer bir ifade ile Allah'ın varlığının kişinin vücudunda yüz bulması anlamlarını da ifade etmektedir. Tasavvufta vahdet-i vücut anlayışına göre evrende tek ve mutlak bir varlık mevcuttur. Onun dışında başka hiçbir varlık, ya da başka irade söz konusu değildir. Bu durumda canlı veya cansız bütün varlıklar, bu mutlak Bir’in bir görüntüsüdür. Mutasavvıfların ifade ettiği ene’l-Hak da bu anlayışla söylenmiştir. Hallâc-ı Mansûr'un (858- 922, Bağdat) Allah'ta eriyip yok olmak anlamında söylediği “Ene’l-Hak” , yani "Ben Hakk'ım" o dönemde yanlış anlaşıldığı için, tutuklanarak uzun süre zindanda yatmasına ve idam edilmesine neden olmuştur.
Reklam
İslâm Sanatını Anlamak
İslâm Sanatını Anlamak Kur’ân dilinde yaratma “bara'a”, biçim verme “savvara” aynı anlamda yorumlandığı için, yaratılan varlıkların benzerini tasvir, Allah'ı taklit sayılmış ve sanatçılar figürleri benzetmekten çekinmiştir. İslâm düşüncesinde her ne kadar resim yasağından söz ediliyorsa da ağaçların, çiçeklerin, nehirlerin, dağların hatta hayvanların resimlerinin yapılmasında bir sakınca görülmemiştir. İslâm’daki bu düşünce belli dönemlerde insan resimlerinin yapılmasına engel olmuşsa da, resimleri yapılan nesnelerin, olayların stilize edilerek soyut biçimlere dönüşmesinde etken olmuştur. Nesneleri olduğu gibi taklitten kaçınan bazı sanatçılar (nakkaşlar), nesnel hakikate yönelerek, sezginin akıl ve mantık yoluyla görselleşmesine; vahdet-i vücuda ulaşmak istemişlerdir. Bu nedenle, İslâm sanatçısı, üç boyutlu anlatım unsurları olan, ışık-gölge ve perspektifi kullanmaktan kaçınmıştır. Tasvir edilmek istenen nesneler; içleri renklerle doldurulmuş yalın geometrik biçimlerle betimlenmiştir. Böylece İslâm sanatçısına nesnel görsellik yolu kapanırken, soyut biçimlemenin sonsuz yolu açılmış oluyordu.
Beni zıvanadan çıkarma!
Zıvana: İslam kültür ve medeniyetinde cami, medrese ve türbelerin pencere korkuluklarının dikey olanı Kur'an'ı, yatay olanı Sünneti temsil eder.