Stephen King'in okurken en çok etkilendiği romanlardan olan Dracula'dan esinlenerek yazdığı, "Dracula 100 yıl önce değil de, 1970lerin Amerikası'nda yaşasaydı nolurdu?" düşüncesiyle ortaya çıkan eser inanılmaz atmosferiyle, karakter derinliği ve gösterdiği hikaye ile kendi içinde özgün bir vampir hikayesi anlatıyor. Kitabın ilk bölümüne karakterleri ve onların motivasyonlarını tanıma süreci diyebiliriz. Sonraki kısım kasabanın esrarengiz atmosferi ve içinde yaşanılan olaylar tam olarak "King" dilinde yazılmış. Eğer bu kitabın bir King kitabı olduğunu bilmeseniz bile bu satırları Stephen King yazmış diyebilirsiniz. Kapanış kısmında ise kasabanın tarihi aynı Dracula'da olduğu gibi mektuplar ile anlatılıyor. Son kısmı ise kitabın orijinalinde yer alan fakat sonradan çıkarılmış kısımlardan oluşuyor. Okuması en ilginç olan kısmı ise son kısmıydı benim için.
Bir şarkıda sevdiğiniz bir isme atıfta bulunulması veya izlediğiniz bir dizi-filmde sevdiğiniz bir karaktere gönderme yapılması çoğu insanın hoşuna gider. King okurken bunu sık sık yaşamak bana inanılmaz haz veriyor. Çoğu kitabında olduğu gibi Arthur Machen, Lovecraft gibi isimlere ve neden bu korku yazarlarının başarılı yazarlar olduğundan bahsetmesi benim çok hoşuma giden detaylar. Yukarıda da bahsettiğim gibi Dracula'ya bir gönderme olan mektuplaşarak olayı anlatma bölümü de benim için çok hoş bir detaydı.