m

Mimarlık Felsefe

1 üye
Gökdelenleri inşa edenler bir nefsaniyet tavrını ortaya koyuyor. “Öyle bir şey yapayım ki, yaptığım karşısında herkes eziklik duysun” diyorlar. Yaptıkları şeyin büyüklüğünden kendilerini kurtaracak bir gücün oluşacağını zannediyorlar.
Sayfa 82 - timaş yayınları -pdfKitabı okudu
İnsanlar modern çağda kalıplara girmemeli.
Sayfa 95 - timaş yayınları -pdfKitabı okudu
Reklam
Kentin sokaklarından her zaman nefret etmişti. Yanı başından akıp geçen suratlara bakıyordu. Korku duygusu bu suratların hepsini birbirine benzetmekteydi. Ortak payda olarak korku. Kendilerinden, başkalarından, birbirlerinden korkmak. Karşılaştıkları herhangi birinin kutsal saydığı ne varsa, hemen onun üzerine atılmaya hazır duruma gelmelerine yol açan korku. O korkunun türünü ve nedenini tanımlayamıyordu. Ama varlığını her zaman hissetmişti. Kendini temiz ve özgür tutabilmek için bir tek tutku edinmişti ... Hiçbir şeye el sürmemek. Onlarla sokaklarda karşılaşmak, nefretlerinin bir kötülük etmeye yetmeyişini seyretmek hoşuna gitmişti her zaman. Nedeni de, kendisinin onlara incinebilecek bir zaaf sunmamış olmasıydı. Ama artık özgür değildi. Sokaklarda attığı her adım incitiyordu onu artık. O kişiye bağlıydı, o kişi de kentin her tarafına bağlıydı, isimsiz bir işte çalışan isimsiz bir işçiydi. Bu kalabalıkların arasında kaybolmuş, onların hepsine bağımlı, hepsi tarafından incitilebilecek durumda, bütün kentin paylaştığı biriydi. Onun herkes tarafından kullanılan kaldırımlarda yürümesi fikrinden nefret ediyordu. Bir satıcının tezgâh üstünden ona bir paket sigara uzatışı fikrinden nefret ediyordu. Metroda ona dokunan dirseklerden nefret ediyordu. Bu yürüyüşlerden sonra evine döndüğünde tir tir titrer durumdaydı. Ertesi gün yine çıkıyordu sokağa.
"İfade ... ama neyin ifadesi? Parthenon o eski ahşap atasının hizmet ettiği amaca hizmet etmiyordu ki! Bir havaalanı terminali de Parthenon'un hizmet ettiği amaca hizmet etmez. Her biçimin kendi ayrı anlamı vardır. Her insan kendi anlamını, biçimini ve amacını yaratır. Başkalarının neler yaptığı neden bu kadar önemli oluyor? Sırf kendinizin değil diye neden kutsal sayılıyor? Neden sizin dışınızdaki herkes haklı oluyor da bir tek siz olamıyorsunuz? Neden başkalarının sayısı, gerçeğin yerini alabiliyor? Gerçek neden yalnızca bir aritmetik meselesi oluyor... onda da yalnızca toplama işlemi oluyor? Neden her şey eğilip bükülüp mantık dışına çıkarılarak başka şeylere uydurulmaya çalışılıyor? Bir nedeni olmalı. Bilmiyorum. Hiçbir zaman bilemedim. Anlamak isterdim."
"Bakma bana öyle! Başka bir tarafa baksan olmaz mı? Neden karar verdin mimar olmaya?" "O sıra nedenini bilmiyordum. Ama aslında. Tanrıya hiçbir zaman inanmadığım için." "Saçmalama. Akla uygun bir şey söyle." "Çünkü bu dünyayı seviyorum. Tek sevdiğim o. Üstüne konulmuş olan şekilleri sevmiyorum. Onları değiştirmek istiyorum." "Kimin için?" "Kendim için."
"Anlamıyor musunuz?" dedi Roark ona. "Sizin dikmek istediğiniz anıt, kendiniz için değil. Kendi hayatınızın ve kendi başarılarınızın anıtı değil. Başkalarına dikiyorsunuz onu. O insanların sizden üstün oluşuna dikiyorsunuz. O üstünlüğe meydan okumak yerine, onu ölümsüzleştiriyorsunuz. Üstünüzden silkip atmıyorsunuz da, ebedi olarak boy göstersin istiyorsunuz. Kendinizi ömrünüzün sonuna kadar o ödünç alınmış form içine gömünce mutlu olabilecek misiniz? Yoksa bir kerecik kendinizi kurtarıp, yeni evinizi, kendi evinizi yaparsanız mı mutlu olursunuz? Sizin istediğiniz Randolph Malikânesi değil. Onun temsil ettiği şeyi istiyorsunuz siz. Oysa onun temsil ettiği şey, sizin ömrünüz boyunca mücadele ettiğiniz şeyin aynısı."
Reklam
93 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.