Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Osmanlıda ki şu zerafete bakar mısınız...
Osmanlı'da Nezaket- Osmanlı’da erkeğin bayana hediye olarak ayna vermesi âdetmiş ve bu bayan için nice pahalı hediyelerden daha mâkbulmüş çünkü aynanın manası “Sana senden daha güzel bir hediye bulamadım” demekmiş… ♥
Kira, piyasadan tırtılsız akçeleri toplayıp tırtıllı hâle getirdi, yani parayı yonttu, gramajını düşürdü. Bu paralar askere maaş olarak dağıtıldı. Eksik akçe alış verişlerde "tam" yerine esnafa veriliyor, esnaf almak istemiyordu. Asker, elindeki geçmez akçeden bîzar olup, bunun sorumlusunu bulup cezalandırmak istedi. Kimin yaptığı biliniyordu. Sipahiler Sadaret Kaymakamı Halil Paşa'nın huzuruna çıkıp, Ester Kira'nın kellesini istediler.
Reklam
Fatih Sultan Mehmet
Hudutsuz bir otorite tesisine muvaffak olan ve yalnız yerleşmiş âdetler ve müesseseler değil, Şerî'at karşısında da oldukça bağımsız hareket eden bu serbest fikirli Osmanlı hükümdarı, örfî hukuk sahasını ziyadesi ile genişletmiş ve kuvvetlendirmiştir. Hatta, esas itibariyle İslâmî mefhumlara aykırı olarak kanûnnâme tertip ve ilân etme cesaretini gösteren ve böylece haleflerine örnek olan ilk Padişah da odur.
Osmanlı'nın bazı çöküş sebepleri
Osmanlı Devleti Batı önünde bu çekilişinin ana sebepleri üzerinde esaslı durmamıştır. Medrese ulum-i akliye denen müsbet ilimlere büsbütün kapılarını kapamıştır. Devlet zayıfladıkça, eskisi gibi doyumluk ve ulufe alamayan yeniçeriler büsbütün disiplinden çıkarak ikide bir kazan kaldırır, padişah indirir, vezir boğdurur, yeni deyimi ile, sık sık ''taklîb-i hükûmet = hükûmet devirme'' krizleri iç huzuru büsbütün bozucu olmuşlardır. On sekizinci asrın ortalarından beri kurtulmak için Batı sistemi bir ordu ve düzen kurmayı düşünenler olmuşsa da çoğu seslerini bile yükseltmek cesaretini gösterememişler, Müslüman halk yığınlarını ve iktidarları baskısı altında tutan medreseden yetişme ve gittikçe daha düşük, daha dar kafalı ve ''müteassıp'' ulema takımı ise herhangi bakımdan Batı'ya benzemeyi ve uymayı ''küfür'' saydığı için, Üçüncü Selim gibi, yeniçeriler yanında bir de ''Nizam-ı Cedid'' denen Batı sistemi ordu kuranlar da boğazlanmışlar (1808) ve kurdukları ordu dağıtılmıştır. Yabancı dil öğrenmek günah sayıldığı için dış politika hıyanetleri Osmanlı topluluğundan ayrılmak isteyen ve Fenerli denen Rumların elinde idi.
Bir yandan Sinan Paşa, diğer yandan onun oğlu Mehmet Paşa devletin itibarını ayaklar altına almışlar cephelerde, on binlerce askerin şehit düşmesine, savaşın kaybına sebep olmuşlardı. Bütün eksileriyle Sinan Paşa tartılıyor İbrahim Paşa'nın terazisinde, oturtulduğu kefe yerden kalkmıyor. Bir diğer kefeye kendini koyan Bosnalı Damat İbrahim Paşa, kayın validesi Safiye Sultan'ı da yanına alıyor, hesap meydanda! Hülasa, bütün müsbet tesirler İbrahim Paşa'nın sadrazam olmasından yana, karşısında bir tek menfi varsa o da Sinan Paşa'dır.
Fatih Sultan Mehmet Dönemi
Olağanüstü fütuhat(fetihler) ve kuruculuk faaliyetine muvazi(paralel) olarak kanun koymada da onun devri misli görülmemiş bir gelişmeye şahit olmuştur.
Reklam
Köy sicillerinde şu olayı da sık sık görmekteyiz : Sipahiler, tapulu toprakları köylü elinden almak için genel bir eğilim içindedirler. Bunun nedeni, toprağı başka birisinin tasarrufuna tapuyla verirken onlardan yeni tapu resmi almak suretiyle gelir kaynağı sağlamalarıdır.
Nereye kadar, diye sormalıydı kendi kendi ne; nereye varır bu yolun ucu? Safiye Sultan, uyuşturucu müptelası insanlar gibi olmuştu kaynanası Nurbanu Sultan sayesinde, şimdi bu hastalığın kendisine sever oldu, kurtulmayı düşünmesi imkânsız. Bir devri daim başlamış, alanın da satanın da memnun göründüğü çarkın içinde paralar yüzüyor. Birinden makam karşılığı alınan rüşvetin bir miktarı başka bir işe yarayacak kimseye aktarılıyor, bir miktarı da birikiyor istikbal için. O zaman, ne alanın dilinde rüşvet idi bu paraların adı ne de verenin, pişkeştir yahut hediye.
Köylü ve sipahi arasındaki diğer çatışma konuları kanunnamelerde yer almıştır. Mesela sipahinin kendisine ait tahıl öşrünü, en iyi para getiren uzakça pazarlara zorla köylüyle taşıtması, her gelen sipahinin kendisi için köylüyü ev veya ambar yapmaya zorlaması ve bunun gibi başka hizmetler. Sipahilerin başvurduğu en yaygın ve köylü için en ağır yolsuzluklardan birisi, kanunun yasakladığı eski bir angaryayı veya mahalli vergiyi, eski âdet diye yeniden canlandırmaları ve köylüden istemeleridir.
OSMANLI’DA KADINLARIN KURDUĞU EĞİTİM VAKIFLARI Osmanlı’da kadınların kurduğu vakıflar çok geniş bir yekûn tutar. Dinî kurum ve hizmetler, sağlık ve sosyal hizmetler, bayındırlık ve beledi hizmetlere yönelik vakıflar kuran kadınlar, eğitim ve öğretim hizmetleriyle ilgili vakıflara da ağırlık vermişlerdir. Eğitim kurumları inşa etmeleri ya da var olan eğitim kurumlarının çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için tasaddukta bulunmaları Osmanlı kadınlarının şefkatini, merhametini, eğitimli bir nesil yetiştirme bilincinde olduklarını göstermektedir. Örneğin, Valide Sultan ve Hanım Sultan vakıfları, Osmanlı kadınlarının cömertliğinin bir göstergesi olmuş, halkın gözünde yöneticilerin prestijlerini ve meşruiyetlerini artırmıştır. Hürrem Sultan, Haseki semtinde, bünyesinde bir medrese ve mektebin de yer aldığı bir külliye inşa ettirmiştir. Bezmiâlem Valide Sultan da kurduğu vakıf kütüphanesi ve eğitim kurumlarıyla ön plana çıkmıştır. Nurbanu Sultan Üsküdar’da içinde bir medrese de bulunan Atik Valide Külliyesi’ni Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı
324 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.