Ergenlik çağında yaptığı çete kavgaları, yazar olarak tanınmak için verdiği mücadele, Martin Eden’inde aynı
Jack London gibi denizci olması, yazar olduktan sonra yazdığı kitaplara konularına ve içeriğine bakarsanız; yazarın ayak izlerini taşır; yazarın hayatından okuyucuya pek çok şey sunar. Aynı zamanda kitaptaki Ruth Morse karakteri,
benim de işime gelirdi, zengin kız/fakir oğlan melodramı deyip kenara çekilmek... ya da tutup, 'hayatım roman olsa martin eden olurdu.' diye bir laf ederdim, -raskolnikov demode oldu çünkü- gören: 'yahu ne biçim hayatı varmış ki bunun, dur şu kitabı bir okuyayım.' derdi de; ben hem kitabın, hem kendimin reklamını tek hamlede
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim uzun bir incelemeyi hakeden otobiyografik, psikolojik kurgu türünde bir kitap. Birkaç kere yarım bırakmayı düşünsem de devam edip bitirince yararlı buldum. Akıcılığı az fakat bu kitabı bitirdiğinizde şizofreninin uçsuz hayal dünyasında, deliliğin sınırlarında gezmiş, toplumun ve ailelerin akıl hastalıklarına yaklaşımını daha iyi anlamış
İnsanın kendi kendini betimlemesinden daha güç ama aynı zamanda daha faydalı bir şey yoktur. İnsan kendini denemeli, kendi kendine emirler vermeli ve kendini doğru yere koymalıdır.
Biyografi ve otobiyografi çoğunlukla severek okuduğum türler arasında değildir aslında ama yazarın kendisini de tanımak, dedektif öyküleri dışında da kalemini görmek, satırlarını okumak güzel bir deneyim oldu. Sayfa sayısı göz korkutsa da diğer eserlerindeki gibi sayfalar peşi peşine akıp gidiyor. Okumama vesile olan