Sürgün edilmek en temel insani korkulardan birisidir, dedi. Başka bir şey, kurtarılması mümkün olmayan bir şey olduğumuzu doğrular. Öyle olduğumuzdan gizliden gizliye hep kuşkulanırız zaten. Sürgün edilmek içindeki örtük sefilliğin onaylanmasıdır.
İnsan, ait olmadığı yerde mutsuz olur.
Huzursuz olur.
Günler geçmez.
Sadece insan saatler boyunca başka saatleri bekler (Cioran).
Biz bu dünyaya ait değiliz.
İnsan, bitmeyen, kendini ait hissettiği yer bulma çabasında belki de sadece.
Göçebeyiz.
Sürgündeyiz.
Biz kimiz? Neden buradayız? Ait olduğumuz bir yer var mı?
“Bir kariyer için, geçici bir süre kesintiye uğraması kadar yararlı bir durum olamaz; çünkü dünyaya hep yukarıdan, imparator bulutlarından, fildişi kulelerin ve iktidarın tepelerinden bakanlar sadece aşağıdakilerin gülümsediklerini ve onların o tehlikeli emre amade oluşlarını görürler: Teraziyi hep kendi ellerinde tutanlar, kendi gerçek ağırlıklarını unuturlar. Hiçbir şey, bir sanatçıyı, bir mareşali, iktidar sahibi bir insanı isteklerinin ve arzularının sürekli başarıya erişmesinden daha fazla zayıflatamaz; bir sanatçı ancak başarısız olduğunda öğrenir dünyayla arasındaki ilişkiyi, bir mareşal hatalarını ancak yenilgiye uğradığında anlar, bir devlet adamı ancak gözden düştüğünde politik açıdan gerçekçi bir genel görüş kazanır. Sürekli zenginlik insanı gevşetir, sonu gelmeyen alkışlar duyarsızlaştırır; sadece duraksamalar, anlamsızca akıp giden ritme yeni bir gerilim ve yaratıcı bir esneklik kazandırır. Sadece talihsizlik dünyanın gerçeklerine dair derin ve geniş bir görüş sağlar. Zorlu bir öğretidir belki ama her sürgün bir öğreti ve öğrenimdir: Gevşek kişiliklerin iradesini yoğurur, yeniden pekiştirir, kararsızları kararlı hale getirir, sert kişilikleri daha da sertleştirir. Gerçekten güçlü biri için sürgün, gücünü eksilten değil arttıran bir şeydir.”
Uyandırın anamı,
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri.
Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın gün aşırı
Dönemem belki geri.
"Selda Bağcan"
Söz, meseleyi tevil ederdi, aldatırdı bile…Lakin sese hükmetmek fikrimize hakim olmaktan güçtür; ses de göz gibidir, istiklaline düşkündür, riyaya zor katlanır ve yalancı şahitliğe az yarar.