“Beni yanlış anlama, güzel yüzlü melek!
Kim ona bir isim verebilir?
Ve kim ikrar ile diyebilir: "Ona inanıyorum!"
Ve kim hissedip derinden,
Demeye cüret edebilir yürekten:
"Ona inanmıyorum!"
Her şeyi kucaklayan,
Her şeyi tutan,
Kucaklayıp tutmuyor mu,
Seni, beni ve kendi kendini?
Üstümüzde gök kubbeleşmiyor mu?
Altımızda yer sapasağlam durmuyor mu?
Ve ölümsüz yıldızlar göklerin derinliğinde,
Doğmuyorlar mı, tatlı tatlı bakarak bize?
Bakmıyor muyum ben de gözlerinin içine?
Ve hücum etmiyor mu her şey, senin
Aklına ve kalbine girmek için,
Ve etrafında görünen görünmez şeyler
Ebedî bir muamma olarak dolaşmıyor mu?
Yüreğini olabildiğince doldur bunlarla
Ve eğer bahtiyarsan bu duygularınla
O zaman istediğin adı ver sen ona,
İster saadet, ister kalp, ister aşk, ister Tanrı de!
Ben isim bulamadım bu sırr-ı hilkate!
Duygu her şeydir;”