Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
kovulan adam
kovulan adam
@kovulanadam
bir çocuğun kaderi ellerinin içinde...
353 okur puanı
Şubat 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
208 syf.
6/10 puan verdi
Hakan Günday'ın diğer kitaplarını okumuştum. Bu kitabın roman olmadığını, daha önce dergilerde yazdığı öyküleri olduğunu ve çok iyi olmadıklarını öğrendikten sonra okumamaya karar vermiştim. Bir süredir storytel kullanıyorum. Oraya da kitap eklenmiş. Bende okumuyorsam dinleyeyim bari dedim. Arada atladığım kitap kalmasın.
Beklediğim gibi öyküler çok iyi değildi. İçerisinde hoşuma gidenler vardı. Fakat genel olarak vasatın üstü bir öykü kitabı diyebilirim. Öyküler için tek tek yorum yapmayacağım tabii ki ama öykülerin tamamı neredeyse 10 senelik öyküler. Birkaç tane de güncel olsaydı dediklerim oldu ama ne yazık ki böyle bir çalışma yapılmış.
Umarım öyküden ziyade roman yazmaya devam eder.
248 syf.
4/10 puan verdi
Agatha Christie, önsözde favori beş kitabından biri olduğunu söylemiş fakat benim okuduğum/dinlediğim kitapları arasında vasat kitaplarından biriydi. Sanırım sonunun ilginç bir son olması nedeniyle böyle belirtmiş. Yazıldığı döneme göre ilginç olabilir fakat günümüzde böyle katillere de rastlıyoruz. Tabii ki kitap içinde de bu belirtilmiş.
Genel olarak sıkıcı diyebileceğim bir Agatha Christie romanıydı.
284 syf.
4/10 puan verdi
Kitabı storytel'den sesli olarak dinledim. Ben toplama kamplarındaki bir hayatın anlatıldığını düşünmüştüm. Fakat Nazi Almanya'sında Nazilerden gizlenen Anne Frank ve 8 kişinin, evin bir gizli bölmesinde geçen 2 senesini dinlemiş oldum.
Kitabın ortalarından sonra Anne Frank'in cinselliğe olan ilgilisi, Peter ile olan arkadaşlığı bana ergen dinletisi gibi geldi. Tabii bunda seslendirenin payı da olabilir.
14-15 yaşlarında bir kızın bu anı kitabını yazmasını takdir ediyorsam da vaad ettiği şeyleri veremediğini ve abartıldığını düşünüyorum.
Okur Takip Önerileri
216 syf.
7/10 puan verdi
Kitaba ismini veren Otlakçı öyküsü çok basitti. Ondan daha güzel öyküler vardı kitapta. İsimlendirme olmamış bence.
Genel olarak fena değildi. Birkaç öykü dışında iyiydi. Askeri öyküler ve aile ilişkileri üzerine bolca öykü mevcuttu. Askeri öyküleri çok sevemedim.
Bu kitabı okumadım, Storytel'den dinledim. Satın almaya bence değmez ama dinlemeye değer.
472 syf.
10/10 puan verdi
HÜZÜN VE DUYGUSALLIK İÇERİR!
Cahide Sonku'nun hayat hikayesini "Storytel" uygulamasından sesli kitap olarak dinledim. Hayatımda ilk defa bir sesli kitap dinledim. İlk başlarda dinlemede sıkıntı yaşasam da bir süre alıştım. Bittiğinde ise; oldukça hüzünlendim.
Cahide'nin hayatını daha öncede dergilerden okumuştum. Osman Balcıgil'in kitabını gördüğümde bende hemen okuma istediği uyandırdı. Biraz araştırma yapınca "Storytel" de sesli kitap olduğunu gördüm. Düşünmeden abonelik aldım.
Dergilerdeki okumalarımda da oldukça hüzünlenmiştim. İçime tarif edemeyeceğim bir acı oturmuştu. Bir dönem ayakkabısında şampanyalar içilen Cahide Sonku, İstanbul'un izbe meyhanelerine düşmüştü. Hayat onu hiç gitmek istemeyeceği yerlere sürüklemişti.
Bu romanda hayatından daha ayrıntıları olarak bazı bilgiler edindim. Zeki Müren ile olan anlaşmazlıkları, Ertem Eğilmez ile olan dava süreçleri yeni öğrendiğim bilgiler arasındaydı. Bir de tabii ki ona hayran olan Cevdet Merter'i öğrenecektim bu romanda.
Roman, Cevdet'in izlenimleri üzerinden anlatılıyor. Cevdet, en yakın arkadaşına bir zaman sonra aşık oluyor. Fakat kendisi biliyor ki o Cahide'nin kaleminden bir insan değil. Eğer İhsan gibi varlıklı bir insan olsaydı Cahide koşa koşa ona da giderdi.
Çok şeyler yazabilirim fakat Osman Balcıgil hali hazırda çoğu şeyi anlatmış. Bence herkes Cahide Sonku'nun hayat hikayesini okumalı ve ne yaşadıklarını öğrenmelidir. Bir anda varken bir anda yok oluşu en çarpıcı şekilde anlayabileceğiniz az roman vardır. Kızıl Çengi'de bunlardan biri.
622 syf.
6/10 puan verdi
Ne yazık ki beklediğim gibi bir roman çıkmadı. Aslında vaat ettiği şeyi karşılamadı desem daha doğru olur. Yapılan övgülere göre vasatın biraz üstünde bir roman diyebilirim.
Başlangıçta Zahar ve Oblomov'un diyaloglarını beğenmiştim. Ama sayfalar ilerledikçe bu duygum yok oldu. Oblomov'un yapmadıklarını sayfalarca okudum. Zaman zaman kızdım. Tabii ki Oblomov Oblomovluğunu yaptı. Aslında yapmadı desek daha doğru .d
Konu olarak güzel, sayfa sayısı olarak bolca şişirilmiş bir roman. Bir yerde duyduğum bir söz vardı. Bu Rus yazarlar sayfa başına para aldıklarını çok betimleye yapıyorlar. Bir yerde inanasım gelmedi değil. :d
Neyse ya, bence siz benim gibi yapmayın! Beklentiniz büyük olmasın.
223 syf.
10/10 puan verdi
Memduh Şevket Esendal'dan okuduğum ilk roman. Yazarın anlatımını çok sevdim. Kendine özgü bir anlatımı var. Nasıl anlatmalı bilemiyorum ama sizi kitabın içine çekiyor. Ara vermeden hikayenin sonunu getirmek istedim.
Romanın sonunda anlatıcımızın ismini öğrenemiyoruz. Ben birazcık da bunu merak etmiştim. Acaba yazar hepsini kendisi mi uydurdu yoksa bu olayların bir kısmına şahitlik mi etti. Romanın sonunda bunu öğrenemedim ama keyifli hikayeydi.
Roman, genel olarak insanlar arasındaki ilişkileri dönemin sosyokültürel yapısını da içine alacak şekilde işlenmiş. Ankara'da 9 odalı bir apartmanda her kiracının hayat hikayesi anlatılmaya çalışılmış. Yazar, farklılık yaratmak için ilginç karakterler seçmiş. Bunu seçmesinin nedeni aralarında gizli kapaklı işler çevirerek romanı sürükleyici kılmaktır.
Eleştirilecek birkaç noktası var ama yazılan dönemi ve özellikleri de düşünmek lazım. Ben okumamdan zevk aldığım için bu kusurları görmezden geldim.
Ayaşlı ile KiracılarıMemduh Şevket Esendal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20235,9bin okunma
136 syf.
9/10 puan verdi
Spoilerin peygamberi vardır. Ona göre okuyunuz!
Bir şeyler yazmak için ancak şimdi zaman bulabildim.
Dar Kapı; akıcı, açık anlaşılır bir anlatımı olan bir romandır. Belli başlı bölümlerine mektuplar eklenerek ana tema desteklenmiş.
Kitapta; Alissa ve Jérome'un birbirlerine olan çalkantılı aşkını konu edinmiştir. Jerome küçük yaşlarından itibaren Alissa'ya abayı yakmış vaziyettedir. Alissa ise ilk başlarda bu ilgiyle temkinli yaklaşmıştır. Zaman içerisinde o da Jerome'ya ilgi duymaya başlamış ve aralarında sevgi bağı oluşmuştur.
Her mutlu hikayede olduğu gibi bu hikayeye de kader ağlarını örecektir. Alissa, Jerome'den ayrı kaldığı zamanlarda beşeri aşktan uzaklaşmak istemiş, ilahı aşka yelten açmıştır. Jerome ise, tüm bunlardan habersiz sevgilisinin neden kendisine soğuk davrandığını bilememekle birlikte bu duruma çok üzülüp kahrolmuştur. Ne gözyaşları döktüyse Alissa'yı ikna edemez. O artık ilahı aşkın yolunda ilerleyecektir.
Alissa her ne kadar Tanrı yolunda ilerlemeyi seçmiş olsa da o da bu aşık acısını iliklerine kadar hissedecektir. İçi ne kadar kan ağlarsa ağlasın, kendisini Jerome'inde ilahi aşkı bulması için feda eder.
Görüldüğü üzere bu aşk oyununda kazanan yoktur. Alissa bu içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamaz ve Tanrı katında Hak'ın rahmetine kavuşur.
Jerome ise, artık hiçbir kadına bağlanamayacağını anlar. Aslında Alissa'nın ölümüyle Jerome'in içindeki aşkta Alissa ile ölmüştür.
144 syf.
5/10 puan verdi
Howard Phillips Lovecraft'in okuduğum ilk kitabı. Yazar gotik tarza, olması mümkün olmayan unsurlar kullanarak hikayeler yazıyor.
Deliliğin Dağlarında yazarla tanışma kitabı için uygun bir kitap değil. Daha önce yazılmış birçok esere göndermeler yapılmış. Sanırım gönderme yapılan kitaplar bu kitaptan önce yazıldı. Bu da bu kitabın anlaşılmasını zorlaştırıyor. Birçok terimi açıklamadan bodoslama dalmış. Bu kitapta geçen "Eskiler", "Necronomicon","Shoggoth","Cthulhu'" gibi kavramlar var. Bunları bilmeyince birçok şey havada kalıyor.
Bu nedenlerle Deliliğin Dağlarında sıkıcı kitap olarak değerlendirilebilir. Kullanılan betimlemelerde bu sıkıcılığı ortadan kaldırmak yerine daha sıkıcı hale getirmiş. Ama yazarın bilgili olduğunu da bir gerçek. Bu tarz bir öykü yazmanız için belli bir bilgi birikiminizin olması da gerekir.
Bakalım İş Bankası Lovecraft'in başka eserlerini çevirecek mi? Çevirirse o zaman daha net bir şeyler söyleyebilirim.
240 syf.
8/10 puan verdi
Yaz sıcaklarının bunaltıcı olmaya başladığı şu günlerde akıcı ve güzel kitaplar okumak hepimizin istediği şeylerden biridir. Bende böyle düşünerek bu günleri kısa kitapları okuyarak, uzun kitapları sonbahara ekleyerek bi okuma yapmaya karar verdim.
Cam İnciler'in yazarı Emeric Pressburg aslında bir senaryo yazarı olmasına rağmen iki tane roman yazmış. Roman yazmasının sebep kendi hayatındaki yaşadığı zorlukları daha geniş kitlelere ulaştırılmasıdır. Almanya'da Hitler başa geçtikten sonra birçok Yahudi gibi kendisi de korkmuş ve Almanya'yı terk etmiştir. Yaşadığı şehirlerde de bu korkuları devam etmiş. Hep temkinli hareket etmiş, her şey şüphelenmiştir.
Cam İnciler'de yarattığı karakterde kendisi gibi her şeyden şüphe eden Karl Braun'dur. Asıl adı Dr. Otto Reitmüller olan Karl Almanya'da insan beyni üzerinde çalışmış, insanlar üzerinde deneyler yapmış bir savaş suçlusudur. 20 yıllık yargılama süresinden sonra af çıkmasını beklerken süre uzatılmış o da tedirginliğini üzerinden atamamış, eski bir savaş suçlusu arkadaşıyla karşılaşması ise içinde bulunduğu duruma tuz ekmiştir.
Ben Pressburger'in anlatımını beğendim. Anlatımı çok güzel, insanı hiç sıkmıyor. Akıcı bir anlatıma yer verilmiş. İçsel konuşmalar, çıkarsamalar fazlasıyla mevcut ama dediğim gibi sıkıcı değil. Sanki şiirsel bir anlatım gibi.
Zaman geçirmek için okunabilir. Tavsiye ederim.
552 syf.
2/10 puan verdi
Kitabı rahatsızlığımdan dolayı tam olarak okuyamadım. Baskısı olmadığı için Dolap uygulamasından almıştım ama kitabın alt tarafındaki sararmalardan dolayı küf kokuyor. Alerjik-astımımı azdırdı.
Kitabın bir durağanlaşan bir akıcı olan bir anlatımı var. Lucy insanların arasına karışında anlatım akıcı olurken, kendi iç dünyasına döndüğünde sıkıcı oluyor. Birazda bırakmamın sebebi bu. Oysa yarısına gelmek üzereydim.
Eğer baskı bulabilir ve okumak isterseniz sabırlı olmanızı öneririm. Kitap Jane Eyre gibi bir anlatıma sahip değil ama konu olarak benzer bir konuda olduğunu söyleyebilirim.
Not: Villette, Bronte'nin son romanıdır.
224 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın temeli intikam alma üzerine kurgulanmış. Rusya esir kampında tutsak olan Vittorin'un Rus Yüzbaşı Selyukov'un aşağılamalarına dayanamaz. Ülkesi Avusturya'ya döndüğü zaman Selyukov bulmak için tekrar Rusya'ya gider. Fakat yüzbaşıyı Rusya'ya bulamaz.
Bu noktadan sonra yaptığı araştırmalar neticesinde farklı ülkelere ülkelere girip çıkar. İntikam almak o kadar gözünü kör etmiştir ki Selyukov'u bulma girişimleri sırasında insanları ölmesine, yaralanmasına neden olur. Kendi geleceği de bundan etkilenir. Daha önce iş teklifi alıp reddettiği beyefendi işinde yükselmiş milyarder olmuştur. Vittorin onun danışmanı olabilecekken kişisel sorunların peşinden koşmuştur.
Bu yolculuklarının sonunda aradığı yüzbaşı Selyukov bulur. Selyukov, aradan geçen yıllarda yoksullaşmıştır. Basir biblolar yapan bir marangozdur artık. Bu duruma çok şaşıran Vittorin intikam almaktan vazgeçer.
İnsan zihnindeki karışıkların ne kadar saçma kararlar verdiğini bu roman bizlere göstermiştir. Siz, siz olun Vittorin gibi saplantılı olmayın!
Nereye Yuvarlanıyorsun, Küçük Elma…Leo Perutz · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023108 okunma
212 syf.
8/10 puan verdi
Akıcı ve merak uyandırıcı bir roman olmuş. Geçmişe dönüşler, oradaki arayışlar, cinayeti çözme uğraşı, sırların ortaya çıkartılması falan her şey güzel işlemiş.
Bazı kısımları da esprili bir şekilde yazılmış. Araya eklenen şakalar, kelime oyunları kitaba güzel bir hava vermiş.
Kitabı okuduktan sonra bir şeylerin eksikliğini hissettim. Sanki beğendiğiniz yemek bitmiş de siz yemeye devam etmek istiyormuşsunuz gibi bir his. Tam adını koyamadım ama sonu pek istediğim gibi bitmedi. Belki sizler okuduktan sonra beni anlarsınız.
661 syf.
10/10 puan verdi
Sıkıcı diyemeyeceğim fakat bunaltıcı savaş dönemi romanlarından sonra Yaşamak Ne Güzel'i okumak çok keyifliydi. Çok akıcı bir anlatımı var. Sayfaları birbirini ardına keyifle çeviriyorsunuz.
Jacob'un saflıkları zaman zaman sizi gülümsetiyor. Ve tabii ki yaptığı çapkınlıklar bir zaman sonra başına iş açacak gibi görünse de sürekli dört ayağının üzerine düşüyor. Şans ondan yana.
İşlerin kötüye gittiği dönemlerde bile o planını çoktan yaptı. Yenemediği rakiplerini yenmek için iflası bile göze aldı. Sonunda kendine bitirdi ama intikamını da aldı.
Sonunda sıfırdan başladığı yere Julia'sına döndü. Mutluluklar sana Jacob mutluluklar sana Julia. :d
416 syf.
7/10 puan verdi
Kitabı giriş, gelişme ve sonuç bölümleri şekilde üçe ayırırsam sonuç bölümü hariç anlatımı güzel, akıcı, şüphe uyandıran bir roman olmuş diyebilirim.
Sonuç bölümü iki tarafının birbirini üzerine oyunlar oynaması gibi göstermiş. Fakat kitabın diğer bölümlerinde bu hissettirilmedi. Coben yine ters köşe yapmayı denemiş. Ama bana kalırsa hiç de iyi bir ters köşe olmadı. Bazı olguların üzerine bu kadar durulmuşken alakasız bir yerden sonuç çıkarmak gibi bir şey oldu.
Bir diğer eleştiri konusu kitabın çevirisiydi. Bir yerde "Çok mal haramsız olmaz" cümlesi geçti. Dedim kendi kendime: Eli gavuru haramı, helali nerden bilecek. Herhalde çevirmenimizin kafası karışıktı, böyle bir çeviri yapmış.
Puanımı kitabın akıcı olmasına verdim.
