Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaladin nefes nefeseydi. Güvenli bir yere gitmeliydi. Alethi okçuları tarafından atılan oklar başının üstünden uçuşuyordu. Bazı insanlar can alır. Diğer insanlar can kurtarır. Daha işi bitmemişti. Kaladin kendini ayağa kalkmaya zorladı ve köprünün yanında yatmakta olan birine doğru tökezledi. Bu Hobber adında bir köprücüydü ve bacağında bir ok vardı. Adam baldırını tutarak inliyordu. Kaladin onu kollarının altından yakaladı ve köprüden uzağa çekti. Sersemlemiş adam, Kaladin onu Kaya ve diğer köprücülerden bazılarının sığınmış olduğu kayadaki küçük bir çıkıntıya doğru sürüklerken acıyla lanet etti. Kaladin Hobber'i bıraktıktan sonra döndü ve asıl savaş meydanına doğru fırlamaya çalıştı; ok herhangi bir ana artere isabet etmemişti ve Hobber bir süre sonra iyi olacaktı. Ancak ayağı kaydı ve yorgunlukla tökezledi. Sertçe yere çarparak hırıldadı. Bazıları can alır. Bazıları can kurtarır.
Sayfa 221 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Köprücülere göz attı. Adamları kaderlerine teslim olmuş, umutsuz, dehşet içindeydi. Eğer koşmayı reddederlerse idam edileceklerdi. Eğer koşarlarsa da oklarla yüzleşeceklerdi. Uzaktaki Parshendi okçularından oluşan sıraya doğru bakmıyorlardı. Bunun yerine yere bakıyorlardı. Bunlar senin adamların, dedi Kaladin kendi kendine. Kendileri bilmeseler bile, onlara önderlik etmene ihtiyaçları var.
Sayfa 220 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Reklam
Önceki sahiplerinin elindeyken ücretinin ona verilmesini talep etmişti. Her zaman onu kazıklamanın yollarını bulmuşlardı; yemek veya konaklama ücreti kesmişlerdi. İşte açıkgözler böyleydi. Roshone, Amaram, Katarotam... Köleyken de, özgür bir adamken de Kaladin’in tanımış olduğu her açıkgöz, dışarıdan görünen tüm dürüstlüğü ve iyiliğine rağmen aslında sapına kadar yozlaşmış olduğunu kanıtlamıştı. Güzel ipeklere bürünmüş, çürüyen cesetler gibiydiler.
Kaladin omzunu silkti. “Tvlakv’ın puştun biri olmadığını söylemedim. O sadece sempatik bir puşt.” Tereddüt etti, sonra yüzünü buruştu. “Onlar en beter türü. Bunları öldürdüğün zaman da kendini suçlu hissedersin.”
Yumuşak bir pıt sesi geldi ve bir anda kral -ve eyeri- havada savrulmaktaydı. Atın hızlı dönüşü eyer kayışının kopmasına neden olmuştu. Parezırhı giyen bir adam ağırdı ve hem atı hem de eyeri üzerine büyük bir yük bindirirdi. Dalinar içine saplanan bir korku hissetti ve Gallant'ı dizginledi. Elhokar Parekılıcı'nı düşürerek yere kapaklandı. Silah tekrar sise dönüşerek kayboldu. Bu Kılıç'ın düşmanların tarafından alınmasını engellemek için bir önlemdi, elinden bıraktığında kalmasını arzulamadığın sürece kaybolurlardı. “Elhokar!” Dalinar kükredi. Kral pelerini vücudunun etrafına dolanarak yuvarlandı, sonra da durdu. Bir an için afallamış bir şekilde yattı; zırhın bir omzu çatlamıştı, Fırtınaışığı sızdırıyordu. Zırh düşüşünü yumuşatmıştı. İyi olacaktı. Eğer... Bir pençe kralın üstünde yükseldi. Dalinar ileri atılmak için Gallant'ı krala doğru çevirirken bir an panik hissetti. Yeterince hızlı olamayacaktı. Yaratık... Devasa bir ok kitini kırarak uçurumşeytanının kafasına saplandı. Yaratığın acı içinde ötmesine neden oldu ve mor kanlar fışkırdı. Dalinar eyerinde döndü. Sadeas kırmızı Zırh'ı içinde durmuş, bir yardımcıdan başka bir devasa ok alıyordu. Yayı gerdi ve kalın oku sert bir çatırtıyla uçurumşeytanının omzuna gönderdi. Dalinar selamlayarak Oathbringer'ı kaldırdı. Sadeas yayını kaldırarak karşılık verdi. Arkadaş değillerdi ve birbirlerinden de hoşlanmıyorlardı. Ama kralı koruyacaklardı. Onları birleştiren bağ buydu.
Sayfa 173 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
"Kervanı benim götürmemi mi istiyorsun?” "Yön göstermen yeterli olacak." "Pekâlâ. İlk önce bir uçurum bul." "O, sana bölgeyi görmek için yüksek bir konum mu sağlayacak?” "Hayır," dedi Kaladin. "Bana seni aşağı atmak için bir imkân sağlayacak."
Reklam
“Haklıydın, Baba,” diye fısıldadı Kaladin. “Bir fırtınayı daha güçlü üfleyerek durduramazsın. İnsanları başkalarını öldürerek koruyamazsın. Hepimizin hekim olması gerek. Hem de her birimizin...” Saçmalıyordu. Ama garip bir şekilde zihnini haftalardır olduğundan daha açık hissediyordu. Belki de perspektifin berraklığıydı. Çoğu insan bütün hayatlarını, geleceklerini merak ederek geçirirdi. Eh, artık onun geleceği boştu. Böylece o da geriye dönmüş, babası hakkında, Tien hakkında, kararlar hakkında düşünüyordu. Bir zamanlar, hayat basit gibi görünüyordu. Bu, kardeşini kaybetmeden önce, Amaram'ın ordusunda ihanete uğramadan önceydi. Eğer yapabilse Kaladin o masum günlere geri döner miydi? Hey şey basitmiş gibi yapmayı tercih edebilir miydi? Hayır. Onun bu damlalarınki gibi kolay bir düşüşü olmamıştı. O yaralarını kazanmıştı. Duvarlardan sekmiş, ellerini ve yüzünü çarpmıştı. Kazara masum adamları öldürmüştü. Kalpleri kararmış kömür gibi olanların yanında yürümüş, onlara tapar olmuştu. Tökezlemiş ve tırmanmış ve düşmüş ve mücadele etmişti. Ve şimdi de işte buradaydı. Her şeyin sonunda. Çok daha fazla şeyi anlıyor ama her nedense hiç de daha bilge gibi hissetmiyordu. Uçurumun kenarında ayaklarının üzerinde doğruldu; babasının hayal kırıklığının tepesindeki fırtına bulutları gibi üzerinde yükseldiğini hissedebiliyordu. Bir ayağını boşluğun üstüne koydu.
Sayfa 134 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Köprü yerleştirilmişti. Ordu gerçek savaşa başlamak için tahtaların üzerinden saldırıya geçerken Kaladin arkasını döndü. Plato boyunca tökezleyerek geri gitti. Birkaç saniye sonra aradığı şeyi buldu. Oğlanın cesedi. Kaladin aşağıdaki cesede bakarak dikildi, rüzgâr saçını savuruyordu. Taştaki küçük bir oyuğun içinde yüzü yukarı dönük yatıyordu. Kaladin benzer bir oyukta, benzer bir cesedi tutarak yattığını hatırladı. Yakınlarda oklarla delik deşik olmuş başka bir köprücü düşmüştü. Bu tüm o haftalar önce Kaladin'in ilk turundan sağ kalmış olan adamdı. Oğlanın cesedinden bir ayak kadar yukarıdaki bir taş çıkıntısının üstünde yan tarafı üzerine yığılmıştı. Sırtından çıkmakta olan bir okun ucundan kan damlıyordu. Birer birer yakut damlaları gibi düşüyor, oğlanın açık, cansız gözünün üstüne sıçrıyordu. Gözden de minik kırmızı bir yol bularak yüzünün yan tarafından aşağı doğru akıyordu. Kızıl gözyaşları gibi. O gece Kaladin kışlada bir yücefırtınanın duvarı dövmesini dinleyerek büzülmüştü. Soğuk taşlara dayanarak kıvrılmıştı. Dışarıda fırtına gökyüzünü parçalıyordu. Böyle devam edemem, diye düşündü. İçim ölü, boynumdan bir mızrak yediğimde olacağım kadar ölü. Fırtına tiradına devam etti. Ve sekiz aydan uzun zamandan beri ilk kez, Kaladin ağlamakta olduğunu fark etti.
Sayfa 126 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Tarih, bugün yaşadığımız hayatların ardındaki olaylar dizisi hakkındadır. Bizim nasıl biz olduğumuzun öyküsüdür. Onu anlamak, içinde yaşadığımız dünyayı değiştirebilmenin anahtarıdır. George Orwell’in 1984’ünde devleti kontrol eden totaliter yönetim yanlılarının sloganlarından birisi, ‘Geçmişi kontrol eden, geleceği de kontrol eder’dir. Bu,
Sayfa 10 - pdf
İnsanlar pek çok konuda güvenilmezler. Ama güvenebileceğin bir şey varsa, o da açgözlülükleri.
Sayfa 315Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.