Bir anda kendimi Narnia Günlükleri okurken buldum. Kitapçıda gördüm ve hoop alıverdim. Büyücünün Yeğeni, Aslan Cadı ve Dolap’tan sonra üçüncü macerayla devam ediyor seri. Ya da şey demek daha doğru olur, aynı evrende başrolün Lucyler olmadığı bir yan hikaye anlatılıyor.
Kitabı okumadan önce yorumlarını okumuştum. “Öncekiler gibi keyifli değil, serinin en sıkıcı kitabı” gibi yorumları okuyunca biraz önyargılı başladım ama bu kitap şu zamana kadar en sevdiği Narnia kitabı oldu. Shasta’nın güzel kalbi ve nahifliği, Bree’nin bir tık kibirli ama tatlı halleri, Aravis’in güçlü duruşu ve böyle içini tatlı tatlı yapan Hwin’im, onun narinliği tatlılığı okurken büyük keyif verdi.
Bir yolculuk hikayesi olan kitapta Shasta ve yol arkadaşları Narnia’yı arayan Calormenlilerdir ve başlarına türlü türlü maceralar gelir (Bree böyle yazdığımı duymasın… Biz ona şey diyelim, geçici Calormenlimsiler). Bu çölleri aşmalı zorlu yolculukta Kraliçe Susan ve Kral Edmundla da karşılaşırız. İlerleyen yerlerde Kraliçe Lucy’i de görürüz ve Kral Peterın da adı geçer.
Yazarın masalsı üslubunu, hikaye anlatıcılığını yine çok sevdiğim bir kitaptı. Ayrıca yazara bi tık Doğuyu gömmüş diyebiliriz. Yazarın yolu ne zaman, nasıl oralara düşmüş acaba?
SPOİLER
Ve, ve veeee Shas- ay pardon Cor ile Aravid evlendiler sonunda oleyyy. Canım çiftim benim.