Yazar, kitabın künye bölümüne 'Bu kitapta yazdığımız her şey kurgu, siz okurken hissettiğiniz her şey ise gerçektir,' demiş...
Aklım karmakarışık, yazılanların hepsini internet üzerinden kontrol ettim. Bence bu kitapta yazan her şey gerçek. Sadece yasal sorumluluk almak istememişler... Ve inanılır gibi değil eğer kurguysa da ben hayatımda böyle kusursuz bir kurgu görmedim. Bir Türk yazardan böyle bir roman çıkması bana büyük bir gurur verdi. Umarım devamı da bir şekilde yazılır. İçeriğiyle ilgili hiçbir şey yazmıyorum zahmet edip alın okuyun asla pişman olmayacaksınız...
Taş MelekMurat Şenol Kayır · Karina Yayınevi · 201572 okunma
''Farabi kelimesi, filozofumuzun mensub olduğu vilayeti gösterir ve "Farablı" demektir. Bu "Farab" vilayetinden yetişmiş başka büyük adamlar da vardır, onlar da "FARABİ" diye anıldıklarından, filozofumuzu belirlemek için kendisine bir de künye verilmiş ve "Ebu Nasr" denilmiş, ancak bu künyede de başka kişiler olduğundan ona dedesinin adı eklenmiş ve "Tarhan oğlu" olmuş, öteki "Tarhan"lar da dikkate alındığından büyük dedesinin adı da ilave edilerek "Uzluğ" denilmiş bulunmaktadır. ''
Herkese merhaba,
Amerikan edebiyatı ile aram pek iyi değil diyebilirim. Girişi ortaokul çağlarında George Orwell'in "Hayvanlar Çiftliği" ile İngilizce dersinde yaptığım (ve hocamızın maalesef çok da başarılı olmadığı) için bu ülkenin yazarlarının eserlerine pek sıcak bakmadım. Zamanla yabancı diller ile aram düzeldi ve bir kitabı
Vay benim gençliğim
Ne oğlandan hayır vardır ne kızdan
Böyle mi öğrendik be atamızdan
Diz çöker susardık biz saygımızdan
Vay benim palana gelmiş gençliğim
Hayal dünyasından dışa çıkmazlar
Hakkını helal etsin
Kocadere köyüne büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Sivaslı, kimi Halepli çok sayıda yaralılar getiriliyor. Bunlardan biri, Lapseki'nin Beybaş köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsüne biraz daha tutabilmek isteğiyle komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi gittikçe zorlaşır ama, tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
Ölme ihtimalim çok fazla Ben bir pusula yazdım , Arkadaşıma ulaştırın. Tekrar derin derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
Ben Ben, köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşı dan 1 Mecit borç aldıydım. Kendisini göremedim. Belki ölebilirim. Ölürsem söyleyin, hakkını helal etsin. Sen merak etme evladım der. Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ancak az sonra komutanının kollarında kan kaybından şehit olur. Son nefeste bir kez daha: Ben ölürsem söyleyin hakkını helal etsin.
Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaşmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yanında bir pusula. Komutan gözyaşlarını daha silmeye fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve okuduğu yere yıkılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır; ne titremelerine ne de gözyaşlarına engel olamaz.
Pusuladaki not:
Ben Beybaş köyünden arkadaşım Halil'e 1 Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben
hakkımı helal ettim .
GAZANFER: Paşaya dedim ki İsyanı doğuran sebepler, isyanı bastırmaz. Kafası, ruhu, bilgisi, ahlakı, disiplini, iradesi olmayan ordu, tepelemeğe değil tepelenmeye memurdur. Bu iş için de bir avuç çöl faresi yeter. Şerefimizi koruyalım!