Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sıtkı Öztürk

Sıtkı Öztürk
@kutsalsavas
"Okumak Sanattır."
Öğretmen-Yazar
Lisans
Giresun
192 okur puanı
Nisan 2016 tarihinde katıldı
İyiliğe kötülük şer kişinin kârı, iyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik ise er kişinin kârı. Bunu böyle bil!
Reklam
Acı insanı daha güçlü, korku daha cesur, hayal kırıklığı ise daha bilge yapar... Övünmek ders almayanlar için!
Unutma Osmancık! Başarı düşmemek değil, düştüğünde kalkabilmektir!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Ölümden ve öldürmekten nefret ediyordu. Bu ona zevk değil acı veriyordu. Fakat bu bir görevdi. Tıpkı ölüm meleğinin üstlendiği gibi… Tanrı ona bu görevi vermişti. Şöyle düşünüyordu: “Eğer bir kavim zulme maruz kalıyorsa bunun müsebbibi kendileriydi. Zalim bir kral, zalim bir halkın eseriydi. Eğer halk zulme ve haksızlığa ses çıkarmıyor, korku ve endişeyle siniyorsa veya menfaatleri gereği sessiz kalıyorsa yaşamayı hak etmiyordu. Korkakların yaşamaya hakkı yoktu çünkü. Tanrı bile böylesi bir halkı istemiyordu. Onları cezalandırmak istediğinde de onun gibi birisini görevlendiriyordu. Kural basitti: Cesareti ile yaşayamayanlar esaret içinde ölürlerdi. Tanrı koymuştu bu kuralı. O sadece Tanrı’nın buyruğuna amadeydi.”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Şehirleri fethetmekle kalmıyor, haritadan siliyordu. Kaybedenlerin unutulmaya mahkum olduğuna inanıyordu çünkü. Fethettiği her şehrin önce mabetlerini ve kütüphanelerini yakıyordu. Öyle inanıyordu ki, inançları ve kültürleri, şehri ve ahalisini korumayı ve güçlendirmeyi başaramadıysa hiçbir işe yaramazdı. Hem sonra kavmin, ülkesiyle aidiyetini kesmeliydi ki yeniden dirilmesin. Yeniden inşa ediyordu bazen şehirleri. Yeni bir doğum gerçekleşsin diye belki de... Biliyordu ki, yeni bir doğum lekesiz ve temizdi. Tüm kirlerinden arındırılmış şehir yeni bir hayat demekti. Kirlendiğinde ise tekrar gelecekti…
Reklam
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Ben bu meydanda tek kişi kalsam bile, son nefesime kadar savaşacağım. Gün bu gündür yiğitlerim! Ölmek için daha güzel bir sebep olamaz! Nasılsa birgün hepimiz ölecek değil miyiz? Ha bir gün eksik, ha bir gün fazla! Önemli olan bir korkak gibi yatakta değil, bir erkek gibi ayakta ölmektir!” (Baybars)
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Ve kılıcını havaya kaldırıp kükredi: “Benim adım Seyfeddin… Dinimin kılıcıyım… Allah’a yemin ederim ki; Yaşadığım sürece hiçbir Moğol, döşeğinde rahat uyuyamayacak!”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Ben Hülagü Han! Bana dost olursanız yaşar, düşman olursanız ölürsünüz!”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Direnişe hazır olun! Ölüm haksa ve kaçınılmazsa, en güzeli Bağdat’ta ölmektir!” Halife Mustasım Billah
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Çok kalabalıklar!” dedi Kalavun. Endişeliydi. “Sayının bazen hiçbir önemi yoktur!” dedi Baybars. “ Çokluğu ifade eden sıfır değil bir’dir. Bir’i sıfırların önünden çektin mi kalan sadece “hiç” tir.”
Reklam
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“İhanet ile sadakat kardeştir! Tıpkı Habil ile Kâbil gibi…” dedi adam. “Unutma! Her kurtuluş bir ihanetle başlar.” (Sabbahi fedaisi)
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Gerçekten dedikleri kadar güzel mi?” diye sordu Hüseyin. “Kim?” dedi Halis. Neden sonra, anladı ve gülümsedi. “Hayır!” dedi. “O kadar da güzel değil!” Hüseyin şaşırdı. Oysaki atfedilen manaya göre muhteşem bir belde olduğunu hayal etmişti. “Nasıl?” dedi. “Bunca mücadele alelade bir şehir için mi?” Halis yine gülümsedi. “Annen yeterince güzel olmayabilir. Karın da… Belki kız kardeşin… Ama onlar için savaşırsın değil mi?” Halis devam etti: “Kudüs, kimilerinin annesi, kimilerinin kız kardeşi yahut eşi gibi… Kudüs, Hz. Meryem’in, Hz. İsa’nın, Yahya ve Zekeriya’nın ayak izi… Kudüs Hz. Süleyman’ın mabedi, Hz. İbrahim’in makamı, Hz. Muhammed’in namazgâhı ve Hz. Ömer’in emaneti… Kudüs, Mescid-i Aksa… Arzın kalbi… Ve Kudüs, şarkın ‘en sevgili’ sultanı Selahaddin’in sulh ve adalet şehri…”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Dedim ya efendim! Bizim için sayının hiçbir önemi yok. Önemli olan cesarettir. Sayı ancak korkaklar içindir.” (Emir Temir)
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Kitaplar ölüleri canlandırmaz efendim! Bir budalayı akıllı, bir aptalı zeki kılmazlar. Sadece zekâyı uyandırır, biler ve keskinleştirir. Bilgi açlığını giderir beynin. Ondan susmasını istediğinizde dilsizdir. Konuşmasını istediğinizde güçlü bir hatip oluverir.” durdu. Biraz soluklandıktan sonra devam etti: “Ne işe yaradığına gelince; Bir uzmanın ağzından bir ömür boyu öğrenemeyeceğiniz şeyleri, bir ay içerisinde kitaplardan öğrenebilirsiniz efendim! Üstelik bu yüzden kimseye borçlanmış olmazsınız.” Sözün burasında durup düşündü. Söyleyip söylememekte tereddüt etti. Fakat söylemeye karar verdi: “Kitap insanı iğrenç insanlarla düşüp kalkmaktan, aptal ve anlayışsız insanlarla ilişki kurmaktan kurtarır.” (Nasireddin Tusi)
Halife dehşetle irkildi. Hatırlıyordu. “Sen o’sun.” Adam hiddetlendi. Etrafındakiler uzun zamandır Han’ın hizmetinde bulunan müneccimbaşını hiç bu kadar öfkeli görmemişlerdi. “Evet, ben o’yum. Aşağıladığınız, alay edip güldüğünüz, tüm emeğini evirip çevirip bir kenara fırlattıktan sonra; “Kütüphanemde bunlardan binlercesi var. Kitap yerine bir çift öküz getiremedin mi?” diyerek kovduğunuz İranlı… Benim adım; Ebû Ca‘fer Nasîrüddîn Muhammed bin el-Hasen et-Tûsî” Halife ne diyeceğini bilemedi. Tükenmişti. Adam hafifçe kulağına eğilerek, fısıltıyla şöyle dedi: “İstediğin öküzleri getirdim. Beğendin mi?”
İki büyük istila! Ateş çemberi arasında kalmış hayatlar! Cesur adamlar! Ve taht oyunları! Bozkırın özgür çocuklarıydı onlar. Acımasız bir istilaya uğradılar. Zorla sürüldüler atalarının yaşadığı topraklardan. Hürriyetleri için savaştılar ve köle olarak getirildikleri topraklara hükümran oldular. “Memlük!” dediler onlara. İsimlerini belki duydunuz ama hikâyelerini hiç bilmiyorsunuz!
Anatolia Kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tarih bitmiş olan değil başlamış olandır
Anatolia Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil"
Asıl ölüm hayattan değil, hakikatten kopmaktır.
Eski cumhuriyetçilerin tarihe söverek yaptığı kötülüğü, yeni cumhuriyetçiler överek yapıyorlar. Unutma; Tarih övgü ve sövgü alanı değildir. Ancak ibret alınmak içindir
"Mevlana mevlevi değildi. Tıpkı İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin Hanefi olmadığı gibi."
Reklam
DEVLET VE İRADE Kuvvetini iyi ve ahlaki gayeler için kullanan devlet faziletli ve yaşatılması gereken, fena ve zararlı gayeler için kullanan devlet ise kötü ve yıkılması gereken devlettir. Faziletli devletin gayesi, yaşattığı iradeyi Allah'a ulaştırıcı yoldan götürmektir. Yıkılası devlet ise iradesini fertlerin ve zümrelerin menfaatleri uğruna
HÜRRİYET VE ŞAHSİYET Zalimler kendi iktidarlarını sarsacak şeyleri kafasının içinde düşünenlerden değil, düşündüklerini söyleyen, yazan ve eyleme dönüştürenlerden korkarlar. Söz, yazı ve hareket hürriyetinin olmadığı yerde "herkes düşüncesinde serbesttir" demek abes olur. Söz, yazı ve hareket hürriyetinin bulunmadığı cemiyetlerde fikir hayatı gelişemez. Öyleyse fikir ve sanat hayatının inkişafı bahsi geçen hürriyetlere bağlıdır. O halde bir cemiyette hürriyetin olup olmadığını bu ölçülerle kontrol edebiliriz. Şöyle bir cemiyet düşünelim; Fertler bir çok şeyi söyleyebiliyorlar. Hatta "hürriyet yoktur" diye bas bas bağırıyorlar. O halde bu cemiyette hürriyet gerçekten vardır diyebilir miyiz? Üç ihtimal vardır: 1- Hürriyet yoktur. Fakat hürriyeti çiğneyen otorite sosyal patlama olmasın diye arasıra emniyet sübaplarını gevşetmektedir. 2- Hürriyet yoktur. Fakat otoritenin kudreti sarsılmaya başlamıştır. 3- Hürriyet vardır. Bağıranlar yalancıdır. Cevabın ispatı için cemiyetin fikir, ilim, sanat ve siyeset sahasında kabiliyetlerini inkişaf ettirip ettirmediğine, fertlerin birey olarak şahsiyet elde edip edemediğine, toplumun da ictimai şahsiyet yani millet meydana getirip getiremediğine bakmak yeterlidir. Şayet, şahsiyet yoksa ve oluşmasına da imkan yoksa (söz,yazı ve hareket hürriyeti) istenildiği kadar, "hürriyet olmasaydı böyle bağıramazdın" denilsin, hürriyetin ancak adı vardır. Kendisi yoktur.
Bir aydının düşünce serüvenindeki gerekçesiz kırılmalar, düşüncesindeki tekâmül ile değil, üstlendiği vazifelerin âciliyeti ile ilgilidir...
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir."
Eski putları kırmak için "düşürmek" yeterliydi. Yeni putları kırmak için "düşünmek" gerekli.
Reklam
Bir sinek kadar cesur olamazsan Nemrud'u yenemezsin
Cesareti ile yaşayamayanlar esareti ile ölürler
Anatolia Kültür YayınlarıKitabı okudu