İhsan Fazlıoğlu (d. 1966, Ankara), Türk bilim tarihçisidir.
1966 yılında Ankara'da doğdu. 1985'te Kadıköy İmam Hatip Lisesi'ni, 1989'da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. 1990-1992 yılları arasında Amman'daki Ürdün Üniversitesi'nde ve Halep'teki Arap Bilim Tarihi Enstitüsü'nde, bilim ve matematik tarihi üzerine araştırmalar yaptı. 1993'te İ.Ü. Bilim Tarihi Bölümü'nde yüksek lisans çalışmasını tamamladı; aynı bölümde bir süre araştırma görevlisi olarak görev yaptı. 1987-1990 ve 1992-1996 yıllarında IRCICA yazmalar bölümünde araştırmacı olarak çalıştı. 1994'te Kısa bir müddet Kahire'de yazmalar üzerinde çalışmalarda bulundu (1994). 1996'da İ.Ü. Felsefe Bölümü'ne geçti ve 1998'de aynı bölümde doktorasını tamamladı. 2001-2002 yıllarında Oklahoma Üniversitesi'nde ABD ile ilgili araştırmalar yaptı. 2005 yılında üniversitelerarası Kurulu'ndan doçentlik unvanını aldı. "Felsefe-Bilim" tarihi ile matematik tarihi ve felsefesi üzerine yoğunlaşan İhsan Fazlıoğlu, özellikle bu yapıların İslam ve Türk Medeniyet Tarihi içerisindeki gelişmelerini el yazması kaynaklara dayanarak incelemekte ve yayınlar yapmaktadır. Fazlıoğlu İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, Felsefe Tarihi Anabilim dalında öğretim üyeliği yapmıştır. 2012 yılından bu yana İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nde görev yapmaktadır.
Bazı kitaplar vardır içiniz coşar, öve öve bitirmek istemezsiniz. İşte bende nasıl övsem de bu kitabı anlatsam dediğim bir kitap oldu.
İnsanın kendini arayışında derin bir yolculuk yaptıran muhteşem bir felsefe kitabı... Bu kitaba inceleme yapmaya benim aciz lûgâtım yetersiz kalır. Lakin uğraşıp, bu muhteşem eser için duygularımı ifade etmek
İhsan Hoca'nın soru-cevap şeklindeki söyleşilerinden derlenerek okuyucunun istifadesine sunulmuş bir kitaptır. Bilim, kültür, tarih, din, felsefe, dil ve birçok konuya bütünlük sağlamış olan bu kitap okuyucuya derin bir bilgi havuzu oluyor.
Aldığımız cevaplardan çok sorduğumuz soruların ne kadar önemli olduğuna vurgu yapan İhsan Hoca :
Yazar kitabın hemen ilk bölümünde milletimize yönelik bir özeleştiri ile başlıyor. Millet olarak eleştirdiğimiz çoğu konuya dair yeterince bilgi sahibi olmadığımızı, eleştirinin özünün dolu olmadığını ifade etmektedir. Örneğin: Batı'yı kültürel, bilimsel, mimari ve birçok bakımdan şiddetle eleştirip, özenmememiz gerektiğini söylerken; bir