Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ömer

Sabitlenmiş gönderi
‘Adın ne?’ İnsan. ‘Kaç yaşındasın?’ Saymadım diyorum, sayamam da, çünkü ben her zaman vardım, her zaman da olacağım. ‘Anan baban kim?’ Benim Tanrı’dan ve yeryüzünden başka anam da yok, babam da diyorum. Tanrı babam, yeryüzü de anamdır. Bana bir şeycik yapamazlar, çünkü özgürüm ben. ‘Adın ne?’ diyorlar. Kendime bir ad verdiğimi sanıyorlar. Oysa benim bir adım yok. Ben her şeyi reddettim; ne adım, ne doğum yerim, ne baba adım var. Hiçbir şeyim yok benim. Ben bağımsız biriyim.
Reklam
Demokrasi yapacaklarmış pezevenkler!.. Halksız, işçisiz demokrasi olur mu be? Koyun sürüsü ettiler milleti...
Bir atasözümüz var: “Her koyun kendi bacağından asılır”. Evet doğru, her koyun kendi bacağından asılır ama, koyun olduğu için... İnsanlar koyun değil ki... Hiçbir insan yalnız kendi bacağından asılmaz; her asılanla biraz da biz asılırız, her açla açız, her tutukluyla tutukluyuz. Mutluluk, başkaları mutsuzken, yalnızlıkla olmaz, toplulukla olur. Aç insanlar olduğunu bilirken, lokmalarım rahatlıkla boğazımdan geçmiyor; soğukta titreşenler varken, odamdaki sobamda ısınamıyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dönüp dolaşıyorum çamların arasında kendi yalnızlığımla; beni bütün yaşamımda hiç yalnız, hiç tek başıma bırakmayacak olan en iyi dostum yalnızlığımla; bana kendi kendime yetmeyi öğreten yalnızlığımla; bana direnmenin, dayanmanın dersini veren yalnızlığımla; beni bibaşımayken de kalabalık eden yalnızlığımla, her bırakılmışlığımda, her yıkılmışlığımda elimden tutan yalnızlığımla...
Çoğunun güçsüzlük sandığı yalnızlık, yalnızlığınca kalabalıklaşmasını öğrenmiş insanlar için en büyük güçtür. Boşuna, yalnızlık Allaha özgü, denilmemiş...
Reklam
Ah, kitaplarla dolu bir odam olsaydı, ben kitaplarımın içinde, hiçbir dış tedirginlik olmadan, durmadan okusaydım.
Herkes her yaşta çocuktur. Aradabir, “Verin bulutlarımı, onlar benim oyuncaklarımdı! Verin annemin türkülerini!” diye bağırasım gelir. Sonra da gülerim kendime. Elli yaşında bir adamın, “Verin oyuncaklarımı!” demesi gülünç değil mi? Ama nice gizlersek gizleyelim, hepimiz her yaşta yine çocuğuz; kimimiz elli yaşında bir çocuk, kimimiz yetmişinde bir çocuk... İyi ki bu çocukluklarımızdan bir küçümen parça içimizde gizli kalıyor. Yoksa büsbütün çekilmez olurduk...
Bişeylerin, önemli bişeylerin değişmesi gerekli. İyi adam deyince büyükler, yumuşak başlı, kabuğuna büzülmüş, nemegerekçileri anlıyorlar; hep böyle yılgın insan yetiştiriyorlar. Oysa ilerleme, hep başkaldırmalardan, aşırılıklardan, kabına sığmazlıklardan doğmuştur.
Eğitim diye, iyi adam yetiştirmek diye, çocukların, gençlerin önüne, boylarınca dikenli çalılar koyuyorlar. Bu dikenli çalılar arasından sıyrıklar, yara bereler içinde geçip, kan içinde kalıp kurtulmak zor, çok zor...
Ancak toplum düzene kavuştukça, insanlar, tesadüflerin elinde oyuncak olmaktan kurtulurlar.
Reklam
Ah zavallı yaşantılarımız, nasıl boşuna, nasıl isteklerimize aykırı geçti, nasıl!..
İsmail Safa
Eyvah... Vefa korkarım artık heder oldu. Lâkin tanıyan girye ile yâd eder oldu
Biz, gözü yaşlı insanlarız; sevinir ağlarız, üzülür ağlarız, kahrolur ağlarız. Mizahımız da bundan ötürü, gözyaşlarından süzülmüş bikaç damla kahkahadır.
Genç kuşaklara bugün, “Eskiden toplumda ahlak daha iyiydi, daha sağlamdı,” derlerse inanmasınlar. Eskiden ahlak, her yönden bugünkünden çok daha çürüktü, bozuktu. Özellikle cinsel ilişkiler çok pisti. Ne var ki bu pislikler, çok daha örtülü, saklı, gizliydi, ama yine de herkesçe bilinirdi.
26,1bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.