İşçi sınıfının konu alındığı kitaplar kadar haz veriyor çünkü kitap ABD'de bu yazın döneminin öncülüğündedir. Zola'nın Meyhane'si kendisinin de kitap savunusunda söylediği gibi kahramanlarının kötü olmadığı ama yaşadığı adaletsiz ortam ve eğitimsizlikleri nedeniyle kötü tanımına uyum sağlayan pozisyonları olmalarıdır.
Biyopolitik distopya her durumda, bireyleri cinayetle cinayet arasındaki bir tercihe sıkıştırma becerisini, öznelliğin bireysel ya da kolektif her alternatif yükselişinin önünü alma hünerini ölüm ve yaşama yaslanarak devreye soktuğu şantaj mantığına borçludur.
Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda,
Atıp bir kıyıya iki zamanı
Yarının çocukları, gülleri için,
Koymuş postasını,
Görmüş restini.
Yaşar aldı sözü:
-Başına gelmeyen bilmez, bir; tok açın derdinden anlamaz,
iki; ey yarenler, sizlerin başınıza gelenler daha ne ki…
büyük kentte aç sokak iti olsan çöp tenekelerini eşeler de karnını doyurursun, açlıktan ölecek değilsin ya…
yürekliysen gözüne kestirdiğin yere uğruluğa buyurursun…
ya benim gibi hırsızlamaya da yüreksizsen ne bok yersin…
insan olmak, hem de insanın yoksulu, yolsuzu olmak ve de umarsızı olmak, sokak iti olmaktan bin kötü…
Bana öyle geliyor ki, kadının kadın olarak, erkeğin de erkek olarak, ayrı ayrı şansları var. Tarihte biçok büyük önemli kadınlar var. Acaba onlara «Erkek olmak ister misiniz?» diye sorulsaydı, erkek olmak isterler miydi? Hiç sanmıyorum. îster kadın, ister erkek olalım, kendi kendimizden memnunsak, şanslıyız demektir.