Geçmişe bakınca kendimle ilgili aklıma gelen tek cümle: "Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir."
Bugünkü ben'i daha çok sevdiğim kesin. Değişmekten korkmayın. Kim bilir, belki de siz değiştikçe güzelleşir dünya...
"Şayet işçi sınıfı, ne kapitalist sömürü hakkından başka bir şey olmayan İnsan Hakları’nı talep etmek ne de yalnızca sefalet anlamına gelen Çalışma Hakkı’nı istemek için değil; ama kendisine hâkim olan ve doğasını alçaltan bu kötü tutkuyu [iş tutkusunu] yüreğinden söküp atarak tüm insanlar için günde üç saatten fazla çalışmamayı savunan tunçtan bir yasa oluşturmak için o müthiş gücüyle ayağa kalkarsa… Yer küre, şu yaşlı Dünya sevinçle titreyecek ve kendinde yeni bir dünyanın kıpırdandığını, karnını tekmelediğini hissedecektir. İyi ama kapitalist ahlak tarafından bozulmuş, yozlaştırılmış bir proletaryadan böylesine cesur bir kararlılığı nasıl istemeli?"
-"Nereye gitmek istiyorsun?"
-"Yalnızca buradan uzaklaşmak istiyorum. Murundu yoluna kadar gidebiliriz. Yakındır, fazla benzin de gitmez."
-"Büyüklerin sorunlarıyla uğraşmak için daha çok küçük değil misin?"
"En güvenli yerin, insanların nadiren uğradığı bir mezarlık olduğu da gerçekti. Mezarlıkta meraklı bakışlar olmazdı. Çünkü çevredeki gözlerin çoğu toprağın altındaydı."
"Allahım, onu neden yalnız bıraktın? Neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? Neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? Neden, apartmanın bodrumunda saklambaç oynarlarken Ayla’yla