“Kendini her şeyde hissedebiliyordu, onun için eskiden cam gibi saydam olan dünya şimdi aniden kendi gölgesiyle kararak bir aynaya dönüşmüştü. Baktığı, izlediği her şey bir gerçeklik kazanmıştı birdenbire.”
Hasan Cam’ın ruznamesinden:
Hafif bir zelzele oluyordu. Karanlık doğu ufkundan bir kum fırtınası kalkıyor, belki de depremin sebep olduğu rüzgâr anaforları atlarımızın ayakları dibinde geziniyordu. Selim Han bana dönerek gözlerinde ifadesiz bir bakışla sordu, “Bu bir işaret midir Hasan Can?”
“Herhalde öyledir Sultanım.”
“Peki kimin felaketi, kimin selametidir Hasan Can?”
“Zafer, zamanın yüzünü döndüğü kişiden yanadır Sultanım. O kişi de sizsiniz.”
Uzanıp omzumu okşadı ve “Haydi dönelim,” deyip atını mahmuzladı.