"Gerçekten değerli, hatta eşsiz bulduğum tek şey var, o da zaman. Zamanını istediği gibi kullanan kişi mutludur, zengindir. Bense efendiler, yoksulun yoksuluyum."
Uğraşsızlar uğraşlılardan daha çok şeyi kavrarlar ve daha derindirler: Ufuklarına sınır çeken hiçbir meşgale yoktur; sonsuz bir Pazar günü doğmuş olan onlar, seyrederler- ve kendilerini seyrederken seyrederler.
Bütün duygular mutlaklaklarını salgı bezlerinin sefilliğinden alırlar. Asalet varoluşun yadsınmasındadır, harap olmuş manzaralara tepeden bakan bir tebessümdür yalnızca.
Başkalarının işlerine hiç karışmadığı zaman kişi kendi işleri için o kadar endişe duyar ki, kendi "benliği"ni bir dine çevirir, ya da tersten havarilik yaparak "benliği"ni yok sayar:Evrensel oyunun kurbanıyızdır...
Bütün cinayetlerinin sorumluluğu tapma gücündedir: Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırdır.
Dinden uzaklaştığında bile insan dine tabi kalır; bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır, sonra da benimser bunları ateşlilikle: İçindeki kurgu ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir.
Benim için de yanılmak korku verici değildir çünkü yanıldığım ispatlanana kadar kendimi yanılmış saymam. Doğrusu kendi tecrübelerimden yararlanmıyorsam kendimi huzursuz hissederim.
Acemiler her zaman zahmetsiz yemek peşindedirler ve tüm patlama dönemlerinde insanlar açgözlülük duygularıyla borsada kumar oynama içgüdüsüne kapılırlar. Kolay para peşinde olanlar zamanı geldiğinde bu dünyada öyle bir şey olmadığını anlayıp sonunda mutlaka bedel öderler.