Fatih Sultan Mehmet han'ın cenaze namazını kıldırmış, mübarek zat, evliyaullah.
''İstanbul’da rumların kesif olduğu bir semte (vefa’ya) dergahını kurar ve bu insanlara kapılarını açar. bıkıp usanmadan hakkı tebliğ eder. gülene de anlatır, sövene de. kimi dergâha râm olur, kimi aleyhinde konuşur. mübarek güler yüzlü ve nüktedandır. en çetrefil meseleleri basite indirger ve maharetle nakşeder zihinlere.
Ebûl vefa’nın fatih’e karşı hususi bir sevgisi vardır. onu bir kere bile görmez ama geceler boyu dua eder. genç sultan’ı güçlü tasarrufu ile kuşatır ve ona manevi zırh olur. fatih bu himmeti iliklerine kadar hisseder. rüyalarını nur yüzlü veli süsler. günün birinde dayanamaz, dergahın kapısını tıkırdatır. ancak ebûl vefa hazretleri ‘hayır!’ der, ‘görüşmesek daha iyi.’
Koca sultan yüzgeri giderken mübârek hıçkırmaktadır. bir hüzündür çöker mekâna. talebeleri muammayı çözemezler. sıradan rumlar’ın bile kıymet verilip, buyur edildiği bir tekkenin kapısı cihan padişahına neden açılmaz? nitekim içlerinden biri dayanamaz. ‘bağışlayın ama efendim’ der, ‘hem hünkârı üzdünüz, hem kendiniz üzüldünüz. bunun bir hikmeti olsa gerek?’
mübârek ‘doğru söylüyorsun.’ der, ‘ama aramızdaki muhabbet vazifelerimizi unutturacak kadar fazla. eğer o, sohbetin tadını alırsa sarayda duramaz, sultanlık çelik çomak oyunu gibi basit gelir gözüne. korkarım tacı tahtı bırakır, dervişliğe kalkışır.''
O durmadan kaçıyor;
sen ardından gitmiyorsan;
o günün her saatinde saklanıyor,
sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Yaşamında şunları da yaşayabileceksin:
1) Birisini, ona söyleyecek bir şey bulamadığın için aramak.
2) Birisini, onu artık görmeyeceğini söylemek için beklemek.
3) Birisini, onu görmemeye dayanamadığın için terk etmek.
neler yaşamayacaksın ki!"
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
AVNÎ
Bir mal aldığımızda iyi niyet garantisi diye bir ifade vardır.
Ceza hukukunda iyi niyet indirimi ifadesi geçer.
Hayatımızdaki bir insanı yargılamaya kalkarken davranışının özüne niyetine bakılmalı.Karşımızdaki insan bazı elinde olmayan sebeplerden (kader,kaza yanlış anlaşılma,çevresel-dış faktörler gibi). kendisinin de istemediği, hatta kendisinin de şaşırıp üzüldüğü sonuçlarla karşılaşabilir.Bu durumda karşıdaki kişi onu suçlayıp her şeyi mahvettin demek yerine,davranışındaki iyi niyeti görmeli,asıl niyeti neydi sonuç ne oldu bunu bulmaya çalışmalıdır.
Dinimizde Allah insanın niyetine bakar;örneğin bir insan camiye namaz kılmaya gitmeye niyetlenip ölürse iyi bir niyetle, iyi bir uğraş uğrunda ölmüştür ya da günah işlemeye giderken ölse kötü yolda kötü niyetle ölmüştür.Niyetiyle ölür.İnsan adam öldürebilir eğer niyeti namusunu ya da dinini korumak ise buna İslam izin verir.Savaşta adam öldürür sonra kendi ölürse şehit sayılır,katil sayılmaz.Fakat seri katil, kiralık katil kendi çıkarları için kötü niyetle bir insanı öldürmüşse dinde büyük günaha girmiştir katil sayılır.Bir çok konuda niyete bakılır o şekilde yargılanır.
Karşındakini suçlamak,öfke kontrolünü yapmadan karşındakine geri dönülmez cümleler kurup bunun farkında bile olmamak,her şey senin yüzünden gibi cümleler kurmak karşımızdakini değersiz hissettirir.Suçlu hissettirir.Yıkıcı iletişime sebep olur.Ufak, halledilebilecek sorunlar etkili iletişim ve anlayış olmazsa büyür büyür dağ olur böylece.