"Ben hep böyle ürkek, yabani biriyim; alıştığım yerde uzun süre yaşamayı severim. İnsanın alıştığı yer iyidir; acıyla yaşasan da, her şeye rağmen daha iyidir."
Olaylar başlarda biraz ağır, sonlara doğru gayet akıcıydı. Son 50 sayfayı ne ara bitirdim bilmiyorum. Günümüz yazarı olduğu için sosyal medya dilinden ifadeler kullanmasından korkmuştum ama kullanmamış. Kullandıysa da dikkatimi çekmeyecek seviyede azdı demek ki. Bu yönünü sevdim. Yaptığı analojilerin çoğunu beğendim ama bazıları bana fazla geldi.
Kitabı okurken inanılmaz sinirlendim. Çok rahatsız oldum. Günlük hayattan öfke anları ve ilişkileri iyileştirmeye yönelik örnek durumlar verilmişti. O durumlardan çoğunu yaşadığımı ve çözümünü neden akıl edemediğimi düşündüm. Örnek verilen durumlardan daha önce yaşamadıklarımla da empati kurmaya çalıştım ve ben olsam fena sinirlenirdim diyip bu sefer de kaygıya kapıldım. Beni sürekli düşündürtmesi ve gerçeklerle yüzleştirmesine gıcığım :d
Kitabı okuduktan sonra sakin bir insana dönüşüyorsunuz gibi bir durum yok. Hatta verilen yöntemleri ben denemeye üşenirdim. (Yöntemler, içinizden 10'a kadar sayın tarzı şeyler değil. İlişkilerdeki uzun vadeli çatışmayı çözecek tarzda yöntemler. Tepkisel değil de önlemsel gibi.)
Öfke Dansı'nı okuyana kadar öfke konusunda farkındalığımın gayet yüksek olduğunu düşünmüştüm, ama bana çok şey kattı ve eksiklerimi gösterdi. Giderdi demiyorum.
Sonuç olarak kesinlikle okuyun...