Müzdelife Kurt

184 syf.
·
Puan vermedi
·
16 saatte okudu
”Senin yanındayken kimse bana zarar vermiyor ve kalbimde mutluluk güneş gibi parlıyor.” ”Evet, öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldürmek derken öyle Buck Jones’un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbimde öldürmek. İyiliğini istemekten vazgeçmek. Derken bir gün ölüp gidecek.” “Dindinha bir seferinde mutluluğun ‘yüreğimizde parlayan bir güneş’ olduğunu söylemişti. Güneş her şeyi mutlulukla aydınlatıyordu. Eğer bu doğruysa, her şeyi güzelleştiren şey göğsümde pır pır eden yüreğimdi..” ”’Daha anlatsana,’ dedim. ‘Hoşuna mı gitti?’ ‘Hem de çok. Seninle sekiz yüz elli bin kilometre boyunca hiç durmadan laflamak isterdim.’ ‘Benzinimiz yeter mi ki?’ ‘Yalancıktan doldurursak yeter.’” ”Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum. Adı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.” ”Hayatın şefkatli yanını bana sen öğrettin Portuga. Bugün çocuklara misketler ve kartlar dağıtmaya çalışan benim, çünkü şefkat olmayınca hayatın pek değeri kalmıyor. Şefkat göstermek beni bazen mutlu ediyor, bazense yanıltıyor, ki bu ikincisi daha sık oluyor.”
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022231,6bin okunma
Reklam
184 syf.
·
Puan vermedi
·
16 saatte okudu
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos
9/10 · 231,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim,” dedi: “Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.”
Sayfa 118
Anlamasam da dinlerdim seni. Bir ‘hukukumuz’ vardı hiç olmazsa. Ölümcül düşüncelerini hafifletirdi bir insanın varlığı belki. Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün.
Sayfa 89
Reklam
Her gün birlikte yaşadıkları yılları düşündü. Nasıl bu duruma geldik Selim? Bir arada olmanın kaçınılmazlığından başka bir neden yok muydu bizi yaklaştıran?
Sayfa 89
Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür. Elbette, çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. Kötülüğü rasyonalize edip, yada sanat eserlerinde dondurup, hayata ait bir canlılık bulmaktadırlar kötülükte. Burada tek korunma yoku, kötülüğün üzerinden akıp gitmesini sağlamaktır. Benim gibi, az gelişmiş bir ilkokul öğrencisinin de başarabileceği tek şey buydu. Kötülüğe kayıtsız kaldım; ona içimde yer vermedim. Kara ekmeği yemek zorundaydım; ama kötü şiiri okumadan da yaşayabilirdim.
Sayfa 77
464 syf.
·
Puan vermedi
·
19 günde okudu
“Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik yada tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme benzer bir dönemdi. ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak “en” sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.” Kitabın başında geçen bu cümleler, tüm hikayeyi özetler nitelikte. Açlık, yoksulluk, zalim yöneticilerden bıkmış masum insanlar… Zulme engel olmaya çalışan masumların bir süre sonra zalim insanlara dönüşmeleri… Suçlu ve kötü insanların yanında iyi ve masum insanların da yandığı, at izinin it izine karıştığı, canilerin dürüst insanları yargıladığı bir dönem. Ve maalesef bu duruma sebep olan, “ tarifsiz acıların, katlanılmaz zulmün, acımasızca görmezden gelinişinin sebep olduğu korkunç ahlaki yozlaşmanın ayrım gözetmeden herkesi kırıp geçirmesi.” Ve güzel yürekli Sdney Carton…
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202359,3bin okunma
“Peki ama hanımefendi, bu sisten kurtulmak istediğinizden bu kadar emin misiniz? Bazı şeylerin zihnimize görünmeyip gizli kalması daha iyi değil midir?” “Bazıları için öyle olabilir Peder, ama bizim için değil. Axl’la ben paylaştığımız mutlu anlara tekrar sahip olmak istiyoruz. Onların bizden alınması, sanki gece bir hırsızın gelip bizim için en değerli ne varsa alıp götürmesi gibi bir şey.” “Ne var ki sis bütün anıların üstünü örtüyor, iyilerin yanı sıra kötülerin de. Öyle değil mi hanımcığım?” “Biz kötü anıları da geri almaya hazırız, bizi ağlatsalar yada öfkeden tir tir titretseler bile. Çünkü paylaştığımız hayat bu, öyle değil mi?” “Demek ki kötü anılardan korkmuyorsunuz, öyle mi hanımcığım?” “Korkulacak ne var ki Peder? Axl’la benim bugün kalbimizde birbirimize hissettiklerimiz, şu anda sis onu gözlerden gizlese de tuttuğumuz yolda bizim için bir tehlike olmadığını söylüyor bize. Mutlu sonla biten bir masal gibi; bir çocuk bile sona varıncaya kadar ki iniş çıkışlardan korkmamayı bilir. Axl’la ben, şekli ne olursa olsun birlikte yaşadığımız hayatı hatırlamak istiyoruz, çünkü o bizim bağrımıza bastığımız bir şey.”
Sayfa 136Kitabı okudu
Müzdelife Kurt

Müzdelife Kurt

, 2023 okuma hedefini ekledi.
2023 OKUMA HEDEFİ
7/50 kitap - %14 tamamlandı
7 kitap okudu
50 kitap
2.813 sayfa
3 inceleme
9 alıntı
Reklam
Hayat bize ilk önce bunu öğretmez mi zaten? Kalbimiz kırılmasın diye kendimizi savunmayı?
Sayfa 131Kitabı okudu
1.316 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.