Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Z.D.

Almanlar der ki: Bir masada bir Nazi ile ona tek laf etmeden oturan on Alman varsa masada aslında on bir Nazi vardır.
Reklam
Dostoyevski "Eğer sen başkalarından kendin için saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabilirsen, diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır." der.
Ne biçim dünya bu be! İnsanlar aya gidiyor. Elektriğin çevresinde dönen tatarcıklar gibi dünyanın çevresinde vızır vızır dönüyor uydular ama, şu garipler köşesinde ne yasa var ne de zavallıyı koruyan, onu düşünen biri...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Toplumumuzda öfke duygusu cinsiyetlere göre farklı biçimlerde kabul görür. Öfke erkekler için çocukluktan itibaren kabul gören, hatta teşvik edilen bir duygu durumudur. Bir erkek çocuğun öfkelenmesi, öfkesini küfrederek, vurarak göstermesi çoğu ebeveyn için "erkek adam!" şemasına uygun kabul edilir. İlaveten, bir erkek çocuk başka bir çocuktan dayak yemiş olsa, ailesinden, "Senin elin armut mu topluyordu? Sen de çaksaydın bir tane!" sözlerini, kız çocuklara nazaran çok daha fazla duyar. Durum böyle olunca öfke kontrol bozukluğu erkeklerde kadınlara nazaran daha sık görülen bir durum haline gelir. Kadınlar ise henüz küçük bir kız çocuğu iken öfkelerini dönüştürerek ifade etmenin uygun olduğu mesajını alırlar. Erkekler gibi hırçınlaştıklarında 'hanım hanımcık' olma şemasının dışına çıktıklarını ebeveynlerinin ikazlarından öğrenip "kız gibi ağlamak" tanımının peşine düşerler ve öfkelendiklerinde ağlarlar. Daha büyük yaşlara gelindiğinde ise çoğu insan gibi öfkenin kendinden güçsüz olanlardan çıkarılabileceğini öğrenirler. Yapılan aile içi şiddet araştırmaları, çocukların babalarından çok annelerinden şiddet gördüğünü belirtmektedir. Kötü bir döngü olarak, erkek kadından, kadın ise çocuktan öfkesini çıkarır. Bu, sağlıksız bir döngüdür. Öfke duygusunu hissettiğimizde duygunun kendisine değil de tetikleyiciye odaklanmak inanılmaz bir içgörü geliştirmemizi sağlar.
Tarih de buna tanıklık eder, er, ya da geç.
"Tarif ettiğin şekilde bir dünya yaratamazsın. Bu bir rüya. İmkansız." "Neden?" "Korku, nefret ve zalimlik üzerine bir medeniyet kurmak olanaksız. Sürdürülemez." "Nedenmiş o?" "Yaşamaz. Dağılıp gider. Eninde sonunda kendisini imha eder."
Sayfa 283Kitabı okudu
Reklam
Eski medeniyetler sevgi ya da adalet üzerine kurulduklarını iddia ettiler. Bizimki nefret üzerine kurulmuştur. Bizim dünyamızda korku, öfke, zafer ve kendini aşağılamaktan başka duygu yoktur.
Sayfa 282Kitabı okudu
Hiçbir sonuç yaratmayacak olduğunda bile insan kalmanın kıymetini hissedebiliyorsan, onları yenmişsin demektir.
Sayfa 176Kitabı okudu
Bilinçlenene kadar asla başkaldırmayacaklar, başkaldırmadıkça asla bilinçlenemeyecekler.
A Haber açık kalmış :)
Hayal mahsulü istatistikler telekrandan dökülmeye devam etti. Geçen yıla göre daha fazla gıda, daha fazla giyecek, daha fazla konut, daha fazla mobilya, daha fazla tencere, daha fazla yakıt, daha fazla gemi, daha fazla helikopter, daha fazla kitap, daha fazla bebek vardı -hastalık, suç ve delilikten başka her şeyden daha fazla vardı. Yıldan yıla ve dakikadan dakikaya herkes ve her şey hızla yukarı doğru gidiyordu.
Geçmişin edebiyatı tamamen yok edilecek, değişip başka bir şey olmakla kalmayacak, eskiden oldukları şeyle çelişen bir şeye dönüşmüş olacaklar. Bütün düşünce iklimi değişmiş olacak.
Reklam
Bir diktatörlük örneği daha: Bir milletin dilini değiştirmek !
"Her yıl sözcükler daha da azalıyor ve bilincin sınırları her seferinde biraz daha daralıyor.. Dil kusursuz olduğunda Devrim de tamamlanmış olacak. En geç 2050 yılında, şu an süren sohbeti anlayabilecek tek bir kişi bile kalmayacağı hiç aklına geldi mi, Winston?"
İşte medyada şeffaflık :d
Daha o yılın Şubat ayında Bolluk Bakanlığı 1984 yılı boyunca çikolata tayınının kesinlikle düşürülmeyeceğine söz verdiğine (resmi ifadeyle "kesin teminat verdiğine") dair bir duyuru yayımlamıştı. Gerçekte ise Winston'ın da bildiği üzere çikolata tayını o haftanın sonunda otuz gramdan yirmi grama düşürülecekti. Tek yapılması gereken ilk baştaki sözün yerine, Nisan ayında tayının düşürülmesinin büyük ihtimalle zorunlu olacağına dair bir uyarı yerleştirmekti.
Bütün kayıtların aynı masalı anlatması stratejisi? Ne kadar da tanıdık :)
Diğerlerinin hepsi Parti'nin dayattığı yalanı kabul ederse -bütün kayıtlar aynı masalı anlatırsa- o zaman yalan tarihe geçecek ve hakikate dönüşecekti.
Böyle şeylerin bugün olamayacağını görüyordu Winston. Bugün korku, nefret ve acı vardı ama haysiyetli hisler, derin ya da karmaşık kederler yoktu.
1.072 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.