Acımak...
Reşat Nuri Güntekin'in okuduğum ilk eseri olan bu kitapta bir köy okulunda öğretmenlik yapan Zehra ile tanışıyoruz. Okulu, öğrencileri için elinden geleni yapan ancak iş yaramaz öğrencilere gelince değişip; onlarla empati kurma, onları dinleme ve onlara acıma gibi duygularından tamamen uzak biri olan Zehra öğretmen, hayatının en büyük dersini alıyor belki de. Doğru bildiklerinin aslında birer yalnış olduğunu, inandıklarının birer yalan olduğunu acı bir şekilde öğreniyor.. Ve pişman oluyor ama ne yazık ki son pişmanlık fayda etmez.
Hani Mevlana der ya; "Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gibi. Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin." Bu söz kitabın konusunu hemen hemen çok güzel bir şekilde özetlemiş diyebilirim. Ve herkesin ön yargılı olmadan önce bu sözü aklına getirmesini isterim. Çünkü kitap ön yargılar üzerinden kayıp giden bir çöküşün hikayesini ele alıyor.
Aslında kitabı birkaç güne yayacaktım sonra kitabın ve bugünün bir anlamı olduğu için bugün bitirmek ve incelemesini girmek istedim.. Son olarak kitabı okurken hiç sıkılmadım çok güzel bir kitap, beğendim. Okumanızı tavsiye ederim. :)