İnsanları tanımanın - ya da insanlar hakkında edinilen belli bilgilerin - erotizmin karşısında yer aldığı, belli tanıma biçimlerinin ardındaki bilinçdışı amacın arzuyu öldürmek olduğu sonucu çıkartılabilecek ifadelere Freud ile Proust, birbirlerini tamamlayıcı şekilde dikkat göstermişlerdir. Sadece esrarengiz olmanın ya da kıskançlığın arzuyu ayakta tutması değildir mesele ; insanları belli biçimlerde tanıdığımızda, bize duydukları ilgiyi yitirebiliriz ve zaten asıl arzuları da bu olabilir. Demek ki insanların, onları tanımamız için kendilerini ne şekilde açtıkları - yahut kendilerini ne şekilde tanımamıza izin verdikleri- konusunda uyanık olmalıyız; tanımanın, safların fazlasıyla belirlendiği, fazlasıyla ihtiyatlı ve idareli bir sevme modeli olduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.
Kitabın adı tek tanrılı dinler karşında kadın ama kitap da tek tanrılı dinlerin daha öncesine gitmiş sümer de yunan da kadının ikincileşmesinin kökenlerine kadar inmiş ve günümüze kadar devam etmesinin nedenlerini iyi bir şekilde açıklamış. Feminizm ile ilgili kitaplar okuduysanız çok rahat okunabilecek bir kitap.
Bu kadar kalabalık bir toplumun bir bireyinin eksik veya fazla olmasının ne önemi olabilir? Kanunları, gelenekleri, alışkanlıkları zarar mı görür? Toplumların üzerinde bir bireyin ölümü hiçbir zaman herhangi bir etki uyandırdı mı? En büyük savaşın kaybedilmesinin ardından, dünyanın yarısının, hatta tamamının yok olmasından sonra kurtulacak birkaç insan en ufak bir farklılık hisseder mi? Hayır, asla! Doğa da bundan fazlasını, hissetmeyecektir ve insan soyunun tamamen ortadan kalkmasının peşisıra gezegenlerin hareket etmeye devam ettikleri görülünce her şeyin kendisi için yaratıldığına inanan insanın ahmakça kibri epey kafa karışıklığı yaratacaktır.
İnsanlar sevinç aramak yerine, haz ve heyecan arıyorlar; gelişim aramak yerine, güç ve mal mülk arıyorlar. Kendileri daha çok olmak yerine, daha çoğuna sahip olmak ve daha çoğunu kullanmak istiyorlar.