Oysaki iman, Allah Teâlâ'nın kendi fazlından bir ikram ve hediye olarak kullarının kalbine attığı bir nurdur. Bu nur bazen tarif edilmeyecek derecede kişinin iç aleminde açık bir delil ile doğar. Bazen uykuda bir rüya vasıtasıyla olur. Bazen de kişinin dindar bir zatın halini müşahede etmesi, o zat ile sohbet ederek veya meclisinde oturarak onun nurunun kendisine sirayet etmesiyle gerçekleşir.
Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafığın ameli ise niyetinden daha hayırlıdır. Herkes niyetine göre amel eder. Mümin (Allah için) bir amel yaptığı zaman kalbinde bir nur yayılır.
Sen bir türkü söylersin: her nağmesi nur..
Bütün yorgunluğum savrulur, gider.
Yayılır odalara bir serin huzur.
Silinir bütün sesler, bütün şekiller...
Sözüm de, kulağım da hep sende olur.
Peygamber Efendimi (s.a.v) şöyle buyurur:
"Şeytanın boynunu; ‘Allah'tan başka ilah yoktur; Muhammed Allah'ın resulüdür’ kelâmı ile kırınız. Sizden biri nasıl ki, düşmanına seri şekilde vurarak yahut, fazla yükü boynuna takarak belini bükerse, şeytan da bu ulvi kelâm karşısında öyle susar ve siner."
Cemaat! İçinize sinen manevi şeytanın boynunu, kelime-i tevhîdi ihlâsla söyleyerek kırınız! Mücerred kelime ile de yetinmeyiniz. Tevhid kelimesi, şeytanı yakar fakat onu tam söyliyebilmek mesele... O büyük kelâm, iman sahiplerine nur; şeytan tayfasına ateş olur.