Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Nur Nazıyok
Nur Nazıyok
@nurnaziyok
Yüksek Lisans
Konya
41 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
İttihat ve Terakki Cemiyeti
“Cemiyetin şerefli tarihiyle fırkanın hata ve mesuliyetleri birbirine karıştırılmamalıdır.”
Bugünlerde bizi cumhuriyete götüren her şey daha da ilgimi çekti. Bir toplumu tebaa olmaktan çıkartıp, birey olmaya ikna eden herkesi, her şeyi daha çok merak ettim. Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti bunlardan sadece birkaçıydı.
Daha 17-18 yaşındaki genç askerlerin dünyayı nasıl yakından takip ettiklerine şahit olup, Osmanlı’daki aksakllıkları görüp, her yönüyle analiz edip, çözüm ürettiklerini görebileceğiniz bir kitap. Entelektüel bir çevrede doğup büyümesine rağmen halk hep en büyük etmen. Halkın eğitilmesi ve milli bilincin oluşturulması hep dillerinde. Harbiye eğitiminin ne kadar şahane olduğu, her konuda nasıl malumat sahibi olduklarına şahit oldukça hayranlığım daha da arttı kendisine. Tarih yazıcılığına verdiği değeri de hayatı boyunca yazmış olmasıyla ispatlamış. Kurtuluş ışığını yakan o muazzam güce ve teşkilatı başlatan Kazım Karabekir’in bilincine hayran olarak okuyup bitirdiğim kitaptı.Zira kendisi kanlı canlı yanımda olmasa bile yazdıklarıyla o ateşi içimde yaktı.
Merhaba ben Nur. Ben bir bürokratik hiciv bağımlısıyım.
Benim oyun okuma aktivitem Shakespeare’le başlar Gogol’la biterdi. Ta ki Haldun Taner’i kısacık tanıyana kadar.
Kadıköy’deki Haldun Taner Sahnesi dışında bu adamla hiçbir bağım yoktu.
Sonraaa bu kitabı tesadüfen elime aldım. Karakterlere baktım. Bülent Onaran. Avrupa Yakası’nın en sevdiğim karakterinin ismi bu oyundan alınmış.
Öncelikle karakterler şahane. Bana bir parça Aziz Nesin’i de hatırlattı.
Keşanlı Ali’nin muhtar seçilmesiyle gelen tüm bürokratik karmaşa o kadar güzel anlatılmış ki. Her satırı gülümseyerek okuduğum bir kitabı sevmemem için hiçbir sebep olamaz zaten. Okuyun, önerin yıllar sonra tekrar okuyun efendim.
Merhaba ben Nur. Ben bir bürokratik hiciv bağımlısıyım.
Coğrafya Mahkumları
Kapağında “Okurken zihninizde adeta yeni bir ışık yanacak” yazan bir kitaptan beklentim oldukça fazlaydı. Öncelikle politikaya uzaktan bir ilginiz varsa çerez niyetine okunabilecek bir kitap. Zira zihninizde yanan ışıklara çok da kapılmamanız iyi olur. Ortadoğu ve Rusya kısımlarında kaynak olarak lise kitaplarına başvurulmuş olabilir. Coğrafya ve politika üzerine literatür çok genişken hem de. Türkiye ile ilgili kısmında, Türkiye’nin Ortadoğu ve Balkanlar’a liderlik rolüne Turgut Özal ile başladığı Recep Tayyip Erdoğan ile yeniden canlandığı belirtilmiş. Osmanlı’dan alınan miras neticesinde Türkiye, kuruluşundan beri böyle bir misyona sahipti zaten.
Bir kitapta aradığım ilk şey; yazdıklarını belli bir felsefeye oturtabilen bir yazardır. Marshall özellikle bu hususta çok yetersiz kalmış.
Ülke sınırları, limanlar, boğazlar kısacası Coğrafya kısmı bilgilendirici Mahkumlar kısmı günlük gazete bilgileriyle dolu, okunmasa da bir şey kaybettirmeyecek sıradan bir kitap.
Okur Takip Önerileri
İslam’ın Siyasal Söylemi
Üç kez dünya klasiği okumaya yönelmem ve üçünü de yarım bırakmam üzerine en azından denedim deyip Bernard Lewis’e hızlı bir geçiş yaptım. Lewis, İslam’ın siyasi dilemmalarını çok iyi dile getirebilen bir yazar. Kendisine tuhaf bir saygı duyuyorum. Tarihçi yönünü çok seviyorum. Lafı dolandırmadan sanki karşımda tane tane anlatıyormuş gibi yazmasını da. İslam’a ve Ortadoğu’ya, Avrupalı gibi bakmayan yönünü de. Fakat bu kitapta tarihçiliği yanında filolog yönünün de ne kadar güçlü olduğunu gördüm. İslam’ın Siyasal Söylemi’nde kelimeleri kıyaslayarak, devletlerin siyasal karakterlerini ortaya koymuş. Ne de iyi yapmış. Arapça ve Farsça kelimelere bu kadar aşina olup, dilimize bu kadar nüfuz etmesine biraz bozulurak okumuş olsam da kitap ilk üçüme kolayca girebildi. İslam ülkelerinin siyasal karakterleri en ince ayrıntısına kadar anlatılmış. Ve genellikle de Halil İnalcık’a başvurulmuş ki başka bir sevdiğim yönü de bu oldu. İslam ülkelerindeki hukuk, diplomasi, savaş, barış ve yönetim hususlarının tüm geçmişiyle ortaya konulduğu bir kitap. İyi ki Bernard Lewis var da Ortadoğu’nun her açıdan karışık yapısını kolayca anlayabiliyoruz.
Lisedeyken Atsız okumayı çok severdim. Babamın kitaplığında da bolca bulunurdu. Romanlarından o kadar çok eski Türkçe kelime öğrendim ki en sevdiğim tarafı da buydu. Eski Türk kültürünü kurguyla harmanlar güçlü karakterlerle de ortaya koyardı. Büyülü bakışlarıyla Gökçen, öfkeli ve sert karakteriyle Onbaşı Yamtar… Hepsi hepsi benim için çok özeldi.
Fakat büyükdükçe Atsız’dan uzaklaştığımı fark edip tekrar okumaya karar verdim.Bu kitabı lisedeyken okuduğumda, daha partizan, daha küçük dünyası olan ve muhakeme yeteneği daha zayıf bi kızdım. Şimdi okuduğumda ise aslında Atsız’ın partiler üstü bir düşünür olduğuna karar verdim.Edebi yönünü zaten seviyorum, kanımın son damlasına kadar da ona düzülen ön yargıları çürütürüm her zaman her yerde. Başında Milli olan her şeyi sevdiğim gibi bu kitabı da yeniden çok sevdim. Milliyetçileri gerici, faşist diyerek kalıplara oturtanların okuması gereken bir kitap. Faşist diye yaftaladıkları Nihal Atsız’ın bilim ve tekniğe, dil bilgisine, tarihe ve halkçılığa ne kadar önem verdiğini makalelerini okumadan anlayamazsınız. Hadi barışın Atsız’la.
Çok kararsız kaldığım bir kitap.Benim Rus edebiyatıyla aram biraz limoni fakat politikayı çok seven bir okurum. Toplumların sosyo-politik davranışlarını okumaya bayılırım. Özellikle Türkiye’nin. Hala Genç Bakış’ı tekrar tekrar izler, Demirkırat gibi belgeselleri de kırk kez izlesem sıkılmam.
Şimdi yazarımız Conrad batılı, Rusya’nın otokrasiye bakış açısı da bizden hallice. Ona rağmen romandaki karakter ve Rusya betimlemeleri Dostoyevski’yle yarışırdı. Edebi tadı her cümlede hissettiğiniz bi kitap. Rusya’yla ilgili yazdıkları gerçeğe uygun ama sembolik de.
Bu kitabın edebi kısmını eleştiremem zaten ne münasebet. Politik kısımlarına ba yıl dım. Toplumların bireyleri şekillendirme biçimleri, tüm içsel seslerin kafamızda uçuşması… Yüksek edebiyat ve polikayı çarpıştıran bir kitap. Politik yönü güzel, yüksek edebi yönüne mesafeliyim.
Gözlerimi kapattığımda aklıma gelen en mutlu anım, en kötü anım, dinlediğim en iyi rock grubu, içtiğim en iyi içki, en aptalca hatalarım hepsi hepsi Ankara’da. Bahçeli’de koşuşturmalarım, Ataç 2’de durmalarım, gardan hüzünle ayrılışım…
Bu kitabı sadece ismi için aldım. Sadece Ankara’yı çok sevdiğim için. Ve buna fazlasıyla değermiş.
Bu roman için hissettiğim şey şu; çok sevdim, çok fazla.
Kitle turizmi hakkında görüşlerimizin paralel olması, küreselleşmeye ve mülteci sorununa bakış açısı, kimlik olgusunu irdeleyişi… Muazzamdı.
Grand Hotel Europa’ya geçmişini yazmak için gelen bir yazarın hem geçmişinden hem de şimdiden bahsettiği bir kitap.
Eğer siz de turistik yerlerde garsonlara maskot gibi fes, şalvar giydirilmesini eleştiriyorsanız, altın varakları aşağılık komplekslerini bastırmak için sahip olmadıkları statütüyü satın alan insanlara yakıştırıyorsanız ve otantik deneyime belirgin bir düşmalığınız varsa bu kitaba bayılırsınız.
İran’dan Paris’e eğitim, kendini geliştirmek, Avrupa’yı tanımak vs. için gelen karakterimizin arkadaşları, İran’daki eşleri ve harem ağaları ile mektuplaşmalarından oluşan okumaya fazlasıyla değer bir eser. Montesquieu hem İslam hem de Hristiyanlık gözlemlerini çok güzel aktarmış. İranlıların mektuplarında sık sık Platon konuşuyormuş gibi hissettim. Büyük ihtimalle Montesquieu doğu kültürünü anlamak için Platon’a başvurmuş. Apokalips lügatı da cabası. Kuvvetler Ayrılığı teorisini ilk dile getiren Montesquieu’nin siyasi gözlemleriyle dolu bu kitabını hiç sıkılmadan keyifle okudum.
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
Yazar, sanki karakterlerini tiyatro sahnesine getirmiş ve ilk sıradan onları yönetiyor. Bana kalırsa Calvino bir kitap yönetmeni, yazar değil. Kendini her satırda hissettiriyor. Satır aralarında okuyucuyu da katıyor işin içine. Kitabın ilk sayfalarında beklentim çok yükseldi.Belki de bu yüzden hayal kırıklığına uğradım. Tekrar Calvino okur muyum bilmiyorum. Bende bir iz bırakmadı. Ama farklı bir deneyimdi.
Aptallar İçin Marksizm
Devrimci karakterimiz sermaye sahiplerine proleteryanın yaşamını öyle güzel açıklıyor ki, Marksizm’in yapı taşlarıyla hem de. Toplanılan masa etrafında din adamlarına ayrı, sermaye sahiplerine ayrı dersler veriyor.Siyaset kitaplarında anlatılanlardan daha anlaşılır, Komünist Parti Manifestosu’ndan daha gerçek.
Marksizme başlangıç için şahane bir kitap. Dili akıcı, karakterler gerçekti.Çok ama çok beğendim.
68 kuşağını anlatan bir dizi izliyormuşum gibiydi.
Egzotik Avrupalı Beyaz Adam
Kitabın kapağını bir açıyorsunuz, ideal, Avrupalı beyaz adamın tüm nitelikleri ortaya serilmiş. Fakat bi gariplik var. Beyaz adam küçümsenmiş, dışlanmış ve parlatılmış tüm özellikleri aşağılanmış.
Ütopik kurguları çok sevdiğim ve bakış açımızı tam tersine çevirdiği için keyif alarak okudum.
Fakat Samoalıların duygusal olmayan hiçbir şeyin rasyonel olmayacağını iddia eden romantik tavrı bir süre sonra bana fazla geldi.
Alman Gözlükleriyle II. Dünya Savaşı
İkinci Dünya Savaşı ve sonrası ilgimi çeken konulardır. Fakat bu konuları işleyen kurgular, tek taraflıdır çoğunlukla. İşte Alman Sonbaharı’nın en güzel yanı da bu. Savaştan sonra Almanlar’ın neler yaşadığı, o dönemki Almanya’nın durumu, halkın Naziler’e ve Hitler’e bakış açısı gayet güzel yansıtılmış. Akıcı bir anlatımı vardı. Çok keyif alarak iki saatte okuduğum bir kitaptı.
