“Bizim köylüleri biraz olsun ayağa kaldırmak ne kadar zordur sen bilmezsin.Toprakları yavaş yavaş ellerinden alınırken dişlerini gıcırdatırlar, fakat sonunda sinip susarlar.Otoriteye teslim olmak kanlarına işlemiştir.”
“Cemiyetin şerefli tarihiyle fırkanın hata ve mesuliyetleri birbirine karıştırılmamalıdır.”
Bugünlerde bizi cumhuriyete götüren her şey daha da ilgimi çekti. Bir toplumu tebaa olmaktan çıkartıp, birey olmaya ikna eden herkesi, her şeyi daha çok merak ettim. Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti bunlardan sadece birkaçıydı.
Daha 17-18 yaşındaki genç askerlerin dünyayı nasıl yakından takip ettiklerine şahit olup, Osmanlı’daki aksakllıkları görüp, her yönüyle analiz edip, çözüm ürettiklerini görebileceğiniz bir kitap. Entelektüel bir çevrede doğup büyümesine rağmen halk hep en büyük etmen. Halkın eğitilmesi ve milli bilincin oluşturulması hep dillerinde. Harbiye eğitiminin ne kadar şahane olduğu, her konuda nasıl malumat sahibi olduklarına şahit oldukça hayranlığım daha da arttı kendisine. Tarih yazıcılığına verdiği değeri de hayatı boyunca yazmış olmasıyla ispatlamış. Kurtuluş ışığını yakan o muazzam güce ve teşkilatı başlatan Kazım Karabekir’in bilincine hayran olarak okuyup bitirdiğim kitaptı.Zira kendisi kanlı canlı yanımda olmasa bile yazdıklarıyla o ateşi içimde yaktı.