Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

irem

...başkalarının mutluluğunu sağlama yasası, bu yasanın herkesin kişisel tercihinin bir nesnesi olduğu varsayımından çıkmaz, yalnızca aklın, ben-sevgisinin bir maksimine bir yasanın nesnel geçerliliğini vermek için koşul olarak gereksediği genellik biçiminin istemeyi belirleyen neden olmasından çıkar. Demek ki saf istemeyi belirleyen, nesne (başkalarının mutluluğu) değil, yalnızca yasa biçimiydi.
Reklam
...Biyografilere gerek duyduğunuzdaysa: "Bay Filanca ve Zamanı" nakaratına uyanları değil, kapak sayfasında "Zamanına Karşı Bir Savaşçı" diye yazması gerekenleri istersiniz. Ruhlarınızı Plutarkhos'la doyurun, onun kahramanlarına inanarak, kendinize inanmaya cesaret edin. Böyle yüz tane çağdışı eğitilmiş, yani olgunlaşmış ve kahramanca olana alışmış insanla, bu zamanın bütün bu gürültülü pislik eğitimi sonsuza dek susturulabilir.
Sonucunda modern insan, hazmedilemez bilgi taşlarından oluşan muazzam bir kütleyi beraberinde sürüklüyor; sonra bu kütle masallarda söylendiği gibi, bazen tangır tungur ediyor insanın vücudunda. Bu tangırtı, modern insanın özgün niteliğini açığa vuruyor: dışa karşılık düşmeyen bir içle, içe karşılık düşmeyen bir dışın tuhaf zıtlığı, eski halkların tanımadıkları bir zıtlık.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir oluş ne kadar uzak bir tarihten beri vardıysa, tüm perspektifler de o kadar uzak bir geçmişe, sonsuza dek geri yansıtılıyor. Henüz hiçbir nesil, şimdi evrensel oluşun biliminin, tarihin sergilediği gibi, ucu bucağı kestirilemez bir oyun görmemişti: elbette tarih bu oyunu, sloganının tehlikeli soğukkanlılığıyla sergiliyor: fiat veritas pereat vita.
"hakikat olsun, yaşam yok olsun"
Söz konusu yanılgıları yargıladığımız ve kendimizi onlardan kurtulmuş saydığımızda, bizim onlardan geldiğimiz gerçeği ortadan kalkmış olmaz.
Reklam
Balzac, Nucingen Bankası'nda tiplerinden birisini çizerken «Gustav'ın baletindeki maskarlardan birisi gibi, arkadan bakınca marki, önden bakınca köylüdür diyor. Nucingen Bankası'nda Balzac «sanat bir iğnenin ucuna saray inşa etmekten ibarettir» diyor. Sanatı ve özellikle gerçekçi sanatı anlamak isteyenlerin Balzac'ın bu sözünü unutmamaları gerekiyor. Gerçekçi sanat, gerçeği nakletmek demek değildir. Bu, çalışkan istatistikçilerle dürüst gazetecilerin işidir. Gerçekçi sanat, gerçeği yeniden yaratmaktır. Somutu soyut olarak görmektir. Böyle sanat ve böyle edebiyat bilim adamının en büyük hazinesidir.
Salt kavramlardan, görü olmaksızın, sintetik ilkeler çıkarılamazdı, tersine bu ilkeler, ancak, duyusal olan görüyle, dolayısıyla yalnızca olanaklı deneyin nesneleriyle ilgili olarak var olabilirlerdi, çünkü deney dediğimiz bu bilgiyi olanaklı kılan, ancak bu görüyle birleşmiş olan anlama yetisinin kavramlarıdır.
Türk Devrimi, Batı ve Doğu arasındaki ateşli vâdiden geçerek yolunu çizmiştir. Kendi yolunu. Öz yolunu. Her çeşidiyle saltanatçı, komünist, sömürgeci, himayeci, ırkçı ve teokratik şe killeri ve sistemleri reddederek, yıkarak, parçalayarak çizmiştir bu yolu. Bu yol, sırf siyasal değil, aynı zamanda ideolojik bir bağımsızlık yolu olmuştur. Bu yol Türk Devriminin özelliklerini, Türk Devrimi de yaşattığımız ya da yaşatmaya çalıştığımız, geliştirmekle ödevli bulunduğumuz sosyal (ekonomik) ve siyasal düzenin yapısını saptamıştır. Atatürkçülük bu oluşun felsefesidir.
Devrim yolu, Meşrutiyetçi bir özlem değildi. Türklerin, uygarca ve efendice yaşama özlemlerinin bir ifadesiydi. Ve bu özlem, tutucu kalıplara sığmayacak kadar engin, kalıpların hepsini parçalayacak kadar ihtilalciydi.
Enver Paşa, bir Osmanlı suçlusu» idi ama, İngilizlerin de amansız düşmanı idi. Kendisinden bu alanda yararlanabilirdi. Fakat asıl sorun, Enver Paşa'nın, Mustafa Kemal Paşa'nın seçeneği, onun yerine geçebilecek lider kabul edilmesiydi. Mustafa Kemal Paşa, Batı ile anlaştığı takdirde Enver Paşa yerini alabilirdi. O'na karşı bir ağırlık teşkil ediyordu.
Reklam
Paşa Şark meb'uslarını Erzurum'da, Selahattin (Çolak) Paşa Orta Anadolu meb'uslarını Sivas'ta, Heyeti Temsiliye de Batı Anadolu meb'uslarını Ali Fuat Paşa'nın bulunduğu Eskişehir'de toplayacaktı. Plan, bir değişiklikle uygulanmıştır. Batı Anadolu Mebusları Ankara'da, Ziraat Mektebinde toplanmışlardır. Heyeti Temsiliye de bu nedenle, Sivas'tan, Ankara'ya taşınmıştır. Ankara Başkentlik yolundadır. «Anadolu'nun emin bir mahalli olduğu için...
Ey Türk Ulusu, 19 Mayıs 1919'la başlayan çağdaşlaşma süreciyle dogmaların hakim olduğu kişisel yönetimlerden ulusun kendi kendisini yönettiği bir düzene geçilmiştir. Bunun adı "Cumhuriyettir" ve bu yönetimde yaşayan bireyler kendi akıllarıyla düşünür, doğruları bulmaya çalışır, çağdaş gelişmelere ayak uydurur, yararlanır ve kendi çocuklarının daha iyi, daha uygar koşullara kavuşmasını hedefler.
Türk insanı varlığımızın nedeni olan Atatürk ilkelerinden hiçbir ödün vermeden, ancak bunlara yeni çağdaş değerleri de ekleyerek, düşünen, konuşan, tartışan, bilinçli, ilkeli ve haksızlıklara tepki veren bir vatandaş, bir yurttaş olmak zorundadır, bu ona tarihin verdiği ana görevdir.
21. yüzyılın saygın, güçlü ve uygar bir ülkesi olabilmenin koşulu, toplumu insan olma bilincine sahip, hakkını ve ödevlerini bilen bireylerin oluşturmasıdır. Ne toprağından petrol fışkırması ne derelerinden altın akması ne de kutsal güçlerle donandığını vehmeden fanatik öncülerin çıkması gelecek yüzyılın ülkelerini uygarlık çizgisi üzerine çıkarabilecektir. Gelecek, bilinçli düşünen, nedenlerini niçinlerini soran, fikrini özgürce söyleyebilen, tartışan, üreten insanlarındır; ağzı laf yapan birilerinin peşinden sürü halinde gidenlerin değil.
Yeryüzündeki hiçbir toplum, kendi aydınlarının ne yazdığını anlamak için kendi dilinden başka yabancı iki dilin kurallarını öğrenmeye soyunmaz. Dilimiz, açıklıkla aydınlanmadıkça, ne dinimiz, ne düşünce üretimimiz yıldızlar gibi ışıldayabilir.
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.