irem

Yeryüzündeki hiçbir toplum, kendi aydınlarının ne yazdığını anlamak için kendi dilinden başka yabancı iki dilin kurallarını öğrenmeye soyunmaz. Dilimiz, açıklıkla aydınlanmadıkça, ne dinimiz, ne düşünce üretimimiz yıldızlar gibi ışıldayabilir.
Reklam
"Cumhuriyet", "demokrasi" ve "laiklik" Türk ulusunun asla ödün vermeyeceği ana ilkelerdir. Türk insanı dinini, bir siyasal simge olarak kötüye kullanan çıkar gruplarına geçit sağlamayacak, Tanrısıyla kendisi arasına, beyniyle yüreği arasına karanlık güçlerin girmesini önleyecek, çağdaş bir Türk ulusunun 19 Mayıs 1919'da atılan temellerine zarar gelmesine hiçbir zaman izin vermeyecektir.
Türkiyemizin "bahtı kara" sanılan "hasta adamın hastalıklı çocukları" olarak "yok edilmeleri" kararlaştırılan evlatları, 1919'da Mustafa Kemal'in yaktığı ışığın aydınlığında, el ele, yürek yüreğe gelerek, bir uzun soluklu uygarlık yürüyüşünü başlattılar. "Kurtuluş" ardından "Kuruluş"la simgelenen, bir ulusu yoktan, yok edilmişlikten, tutsaklıktan varoluşa, özgürlüğe, bağımsızlığa ulaştıran "Cumhuriyet projesi", çağdaş Türkiye'nin yeniden yapılanması için, o günün gerçekleriyle geçerli olan her ayrıntıyı hesaplayarak, "Aydınlanma Devrimi"nin yapı taşlarını bir araya getirmiştir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir insan yaşamına sığdırılabilen böylesine verimli, sonuç alınabilen, mutluluk saçan bir uğraş! Yıllar sonra öğrencilerime, her ay cüzzam (Lepra) hastalığını anlatmayı sürdürüyorum. Gençlere bilimsel gerçekleri anlatmak, önyargarı yok etmeye çalışmak çok anlamlı! Bugün bizler, benimle birlikte bu yola düşen genç ve yürekli sağlıkçılar, ülkemizin her köşesini dolaştılar, orada bizler adına bizim yerimize, ülkeyi koruyan, yönetmeye çalışan, sarı sıcak, kar ve çamurda sağlık dağıtan, yolları karan, hayvanları aşılayan, kıraç topraktan ürün almaya, sürüsünü otlatmaya çalışan insanlarımızı tanıdılar, renk renk kilimlerini, üzerliklerini, çetiklerini, yemenilerini sevdiler. Kırsal kesim insanımızla kentlerin tüp bebek yetiştirilen nazlıları arasındaki uçurumu gördüler. O, gözleri zekâ ve yaratıcılıkla parlayan Anadolulu çocuklarımızın fırsat eşitsizliğine yandılar. Bizler sevgiyi, insan sıcaklığını, dürüstlüğü, çalışkanlığı, üretmeyi bundan mutluluk duymayı hep bu yollarda öğrendik. 2000'li yıllara adım attığımız şu "Dünya Cüzzam Günü'nde yokluktan varlığa, sorunlar yumağından çözümlere ulaşabilmenin verdiği mutluluğun hiçbir karşılığı olamaz.
...Kapıdan ilk bir kadın çıkarsa bugün Canan'ı göreceğim... Yediye sayıncaya kadar tren hareket ederse beni bulup konuşacak... Vapurdan ilk atlayan ben olursam bugün gelecek. Vapurlardan ilk ben atladım... Paltosuyla aynı mor renkte bir kazak giyen bir kaynakçı çırağıyla çay içtim. Rastladığım ilk beş taksinin plakalarındaki harflerle adını yazabilecek kadar talihim oldu...Adının hem sevgili hem Allah anlamına geldigini bilmeyenlerle dostluğu kestim. Adlarımızın kafiyeli olmasına bakıp hayalimde bastırdığım evlilik davetiyelerini Yeni Hayat karamelalarımın kâğıdından çıkan türden şık bir maniyle süsledim. Fuzulinin: "Canan yok ise can gerekmez" mısrasını tersinden otuzdokuz kişiye söyledim.
Reklam
Reklam
94 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.