Kant, Spekülatif Akıl için çatışkılar, polemikler, boş kuruntular olarak kalan ‘Özgürlük’, ‘Ruhun Ölümsüzlüğü’ ve ‘Tanrı’ gibi sorunlu kavramları, Saf Pratik Akıl için birer koyut haline getirir ve çeşitli gerekçelerle varlıklarını kanıtlamaya çabalar. Saf Pratik Akıl, artık sorusunu ‘Olması zorunlu olan nedir?’ biçiminde değiştirir. Bu yeni alan bundan böyle, iyi ve kötünün, ahlakın alanıdır. Kant, bu düzlemde insandaki iyi niyet veya iyi irade kavramlarını, Saf Pratik Aklın otonomluğu-heteronomluğu yani özerklik-bağımlılık durumlarını, ahlaksal eylemin ilkelerini, erdemliliği, aklın dayattığı buyruk ve ödevlerin koşullarını sıkı bir incelemeye tabi tutar. Kendi yasasını kendi koyan ve koyduğu bu yasaya ödünsüz uyan, insanı araç değil amaç gören, özgür insanların oluşturduğu, adını ‘Amaçlar Krallığı’ koyduğu bir Altın Çağ hayali vardır Kant’ın.