Hiç yalan söylemediğim halde kimseye karşı dürüst değilim. Aldığımdan çok daha azını verdim, oysa elimde avucumda hiçbir zaman bir şey kalmadı. Kim olduğumu bildiğimden bile emin değilim, kendimi sanki komşumu tanırmış gibi tanıyorum; caddenin karşısından.
Biz modern insanların karnı tok olsa da gözü hep aç! Bu yüzden ihtiyacımız olmayan her şeyi midemize ve cebimize dolduruyoruz. Midemiz ve cebimiz şiştikçe vicdanımız ve dünyamız fakirleşiyor.
Çok ümitsiz kaldığınızda, bunalınca, içinizden sık sık, ‘Nefes almaya devam et!’ diyeceksiniz. Böyle dua edeceksiniz: Nefes almaya devam et! Bu dua sevdiklerinizi ve sizi hayatta tutar.
Sürekli başkalarının dediklerini düşünmek zorunda değilsin. Her şey dünya için bir gösteri olmak zorunda değil. Bazen bazı şeyleri sırf kendimiz için yaparız.
Devrimci bir cesaretle karşılarım ölümü sanıyordum. Ama pek öyle olmuyormuş, doymuyormuş insan dünyaya. Yaşlanınca iyiden iyiye kıymete biniyormuş yaşamak. Gençken insan her şeyi başka türlü sanıyor zaten.
Bir insandan diğerine kalan en güzel şey onu aşka ikna edebilmekti. Sen bunu başarmıştın, karanlık bir devlet yatakhanesini andıran bu dünyada, herkese hepimize şöyle demiştin kelimeler olmadan, aşk bir başkaldırı, direnmenin en zarif halidir.
Bizi en iyi tanıyan insanlar, büyüdüğümüzde mahremiyetimizle ilgili hiçbir şey bilmiyorlar. Her şey sırra dönüşüyor. Ve sonra ölüyoruz ve her şey yeniden görünüyor.
Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. Sonra da ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak . Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.