Ulaşamamak tam anlamıyla varmaktır:
Su canlısı suyu görmez.
Ay'da yaşayanlar,
Ay ışığının rengini bilmez.
Uzaklık ve dostluk bizim hikayemizdir:
Bunun dışındakiler ise birer arzu.
Duyguların ortada olduğu yerde,
Kuşların seçimi kafestir.
Özgürlüğün küçük genişliğini;
Esirin gözünden görmek gerekir,
Dağlar sıra dağlar içindedir,
Dağı çölde de görmek gerekir.
Bahçem ağaçsız olsa da
Aklımda dikme düşüncem var
Şiiri, Aşkı, vahiyi
Hepsini sahip olmadan yaşarım.
Yaser Kanberlo
“Değerler bir toplumun çevresinde örgütlendiği ve kendini disipline ettiği duygusal kurallardır. Değerler olmazsa uluslar - ve bireyler - cinnet geçirebilir.”
- JAMES A. MICHENER -
Başlangıçtan beri bütün insanlar, zekâdan önce duyuları kullanırlar ve zorunlu olarak, işe duyulur nesnelerin izlenimini edinmekle başlamaktadırlar. Bazıları duyu izleniminde kalır ve hayatları boyunca onların ilk ve son şeyler olduklarına inanırlar;
onların neden oldukları elem ve hazzın, iyi ve kötü olduğunu düşünürler; bunlardan birinin sürekli peşinden koşmanın ve öbürünü ortadan kaldırmanın yeterli olduğu kanısmdadırlar.
Onların arasında zekânın cılız ışığına sahip kişiler, hikmetin burada olduğunu iddia edenler vardır; onlar daha çok yere bağlı, doğuştan kanatları olsa da ağırlıkları çok yükseğe uçmalarına engel olan kuşlara benzerler.
Zihni yeni düşüncelere kapatmanın ana nedenlerinden biri mental tembelliktir.En az direnç ve sorunla karşılaştığımız yol,zihnimizin daha önce yürüdüğü yoldur.Eski inançları değiştirmek,yeni bir yol açmak çok zahmetli bir iştir, emek ve çaba ister.
Kolomb, dünyanın yuvarlak olduğu düşüncesine, mevcut geleneksel kuramı sorgusuz sualsiz kabul etmediği, onu şüpheyle karşılayıp araştırdığı için ulaştı. Kemikleşmiş alışkanlıklardan hareketle kesin olduğu düşünülegelmiş inançtan kuşku duyup o sıralar olanaksız olduğu düşünülene inandıysa da hem inancı hem de inançsızlığı için kanıtlar bulana" dek bu konu üzerinde düşünmeye devam etti. En sonunda vargısının yanlış olduğu ortaya çıksaydı bile, onun inancı rakiplerinin inancından daha farklı bir inanç olacaktı, çünkü Kolomb bu inanca rakiplerininkinden farklı bir yöntem kullanarak ulaşmıştır.
Herhangi bir inanç ya da varsayılan bir bilgi biçimi üzerine, onu ve onun yol açtığı daha ileri sonuçları destekleyen kanıtlar ışığında etkin, sürekli ve dikkatli bir biçimde düşünmek, refleksif düşünceyi oluşturur. Düşüncenin ilk üç çeşidinden herhangi biri, bu türü ortaya çıkartabilir. Ancak bir kez meydana geldiğinde bu tür, sağlam bir kanıt ve ussallık zemininde inanç
oluşturmaya yönelik bilinçli ve istemli bir çabayı gerektirir.
Birçok kötü insan olduğundan, birinin onları daha iyi hale getirmek için bir şeyler yapması gerektiği açıktır. Geleneksel olarak bunu deneyen felsefeciler olmuştur.
Dilin fırça darbelerinin düşüncenin de fırça darbeleri olduğunu ve dolayısıyla simgelerin yaklaşık bu büyüklükte kavramları temsil ettiğini düşünmek usa uygundur.
Beyin halinin kendisinde hangi yolun seçileceğini söyleyen bir bilgi yoktur. Yolun seçiminde dış koşullar büyük oranda belirleyici rol oynar.
Bunun içerimi nedir? Bu tek bir beyin tarafından, koşullara bağlı olarak, bütünüyle birbiriyle çatışan düşüncelerin üretilebileceğini ima eder. Ve beyin halinin değerli bir üst-düzey okuması bütün böylesi çatışan çeşitlemeleri içermelidir. Fiili olarak şu oldukça açıktır - hepimiz çelişkiler yumağıyız ve verili bir zamanda kendimizin ancak bir yanını ortaya çıkararak tek parça olarak kalmayı başarıyoruz. Seçim önceden öndeyilenemez, çünkü seçime zorlayacak koşullar önceden bilinmez. Beyin halinin, doğru olarak okunursa, sağlayabileceği şey, yolların seçilmesinin koşullu bir betimlemesidir.