Kitabı okurken Dostoyevski'nin yaşamından izler bulabilirsiniz...dikkatimi çeken ilk şey, yazar en sünepe karakterlere bile zaman zaman bilgece-zaman zamanda retorik-roller (Lebedev, keller, ippolit, general) vermiş ancak diğer yandan bazı konuşmalar çok uzun sürüyor ve buda okuyucu yoruyor....kitabın belkide en az 200 sayfası gereksiz ayrıntı ve sıkıcı diyaloglardan oluşuyor... öte yandan Dostoyevski'nin insan zihninin derinliklerine inmedeki ustalığı hayal gücünün genişliği sayesinde zaman zaman Dostoyevski, romanı gereksiz ayrıntılardan ve sıkıcılıktan sizi çekip beyninize oksijen gitmesi için müdahalelerde bulunuyor...kitabın bazı kısımlarını okurken kafamda soru işaretleri belirdi...tuhaf şekilde sanki yazar sorumu duymuş gibi ilerleyen paragraflarda soruma cevap vermişti..sanırım bu tarz kitapları özel yapan bu tarz empatik durumlar... Prens Mışkin karakteri zihinsel paradokslarla dolu (sara hastası olmasının etkisi var) onunla ilgili satırları okurken- ah ulen orda ben olsaydım vs vs yapardım diyebilirsiniz içinizden, hatta biraz daha ileri giderseniz budalalığı everestin zirvesine çıktığı anlarda suratının ortasına (ya da kitabın ortasına) yumruk atmak isteyebilirsinizde kimbilir takdir sizin...iyi okumalar.