Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadir Yanalak

Kadir Yanalak
@orionkolu
Biz, ilhamlarımızı gökten ve gâipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
Here I opened wide the door; -Darkness there, and nothing more.
Reklam
Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Aslında, daha önemli bilgilere bakınca, onun hep yüzeyde olduğuna inanıyorum. Biz onu vadilerin derinliklerinde ararken, o dağların doruklarında durmaktadır. Bu yanılgının kaynağını, en iyi, gök cisimlerini izleyerek buluruz. Bir yıldıza şöyle bir bakmak, gözucuyla, ışığı retinanın kenarlarına (kenarları, hafif ışıklara karşı, ortasından daha duyarlıdır) değecek şekilde bakmak, o yıldızı daha berrak görmek demektir, parlaklığını iyice hissetmek demektir; bakışlarımızı tümüyle onun üzerine çevirdiğimiz zaman ışığı donuklaşır. Aslında bu durumda göze daha fazla ışık gelir; ama ilkinde çok daha incelikli bir kavrayış çıkar ortaya. Gereksiz derinlik, düşünceyi bulandırır, zayıflatır; gözlerimizi ayırmadan bakarsak, Çobanyıldızı bile gökyüzünden silinip görünmez olur.
Sayfa 103Kitabı okudu
“Gittiğim filmleri değiştirecektim. Bundan böyle, büyüklerin deyimiyle aşk filmleri görmeye gidecektim yalnızca. Öpüşmeli ve herkesin birbirini sevdiği filmlere. Dayak yemekten başka işe yaramayan ben, hiç değilse başkalarının seviştiğini seyredecektim.”
Sayfa 241Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eve geldiğimizde Glória ve Jandira bulaşıkları yıkadılar. Glória'nin gözleri çok ağlamış gibi kıpkırmızıydı. Ama kendini toparladı, Totóca'yla bana dönüp, "Çocukların yatma saati geldi,"' dedi. Böyle söylerken yüzümüze bakıyor ama bu gece aramızda çocuk olmadığını biliyordu. Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve üzgün kişiler.
Sayfa 77 - Can YayınlarıKitabı okudu
Yanıyorsun sevgi diye, işini seviyor ve ondan geçiniyorsun, senin işin de benim ve başkalarının bilgisinden yaşıyor. Sevginin, iş ve bilginin vatanları, gümrük sınırları, üniformaları yoktur. Onlar uluslararasıdır, bütün insanları, her şeyi sarmalarlar. Sen ama gerçek sevgiden korktuğun için, kendi iş sorumluluğundan korktuğun için ve bilgiden ölesiye korktuğun için, küçük bir vatansever olmak istiyorsun. Bu yüzden, yalnızca başkalarının sevgisini, işini ve bilgisini kullanıp tüketiyorsun ama sen kendin hiçbir zaman yaratamazsın. Bu yüzden, mutluluğunu karanlık gecede bir hırsız gibi çalıyorsun. Bu yüzden, başkalarının mutluluğuna suratın sararmadan, zehir yeşili olmadan bakamıyorsun.
Reklam
Çünkü büyük adam, hayatın amacını senin gibi zengin olmakta ya da kızlarının sınıfına layık evliliklerinde ya da politik kariyerde ya da profesörlük süsünde görmüyor. Senin gibi olmadığı için de, sen ona "dâhi" ya da "kaçık" diyorsun. O ama, dâhi değil, sadece bir canlı olduğunu belirtmeye hazır. Senin boş, geveze
Bir şeyin bilinip bilinmeyeceği, iddia ederek değil deneyerek halledilebilir. Francis Bacon
Sayfa 45 - Alfa Yayınları
Türk'ün millî kimliği ise imparatorluğun parçalanması sırasındaki kan, barut, ateş, ter ve gözyaşıdır.
Burası geleneksel bir okul değil ama geleneği olmayan bir okul olmakla da övünmüyor. İki dünyayı -geçmişle geleceği- bağdaştırmaya, her ikisinin de en iyi yanlarını özümsemeye çalışan bir yer burası. Asıl önemli olan gelecek. Şu anda nasıl olduğunun bir önemi yok, gelecekte nasıl olacağı çok daha önemli. Geçmişte doğru olana sahip çıkıp, yüzümüzü geleceğe dönmeliyiz.
Sayfa 250 - Altın KitaplarKitabı okudu
"İnsan ne zaman geri çekilmesi gerektiğini bilmeliydi, bu da yaşamın gereklerinden biriydi."
Altın KitaplarKitabı okudu
Reklam
Ama... sizin nasıl çalıştığınızı anlamak isterdim. Bana yöntemlerinizi anlatır mısınız?» Poirot gülümsedi. «Bu biraz sizin şu bilmeceye benziyor. Parçaları birleştire birleştire bir resim meydana getiriyorsunuz. Mozaik gibi bir şey bu.» «Çok ilginç! Ne kadar da güzel anlatıyorsunuz.» Poirot devam etti. «Bazen, deminki beyaz parçaya benzeyen bir şeyle karşılaşırsınız... Yani parçaları düzenle dizer... renkleri ayırırsınız. Sonra... beyaz postun bir parçası sandığınız şeyin, kedinin kuyruğuna uyduğunu anlarsınız.»
Sayfa 137 - Altın KitaplarKitabı okudu
Baktım, Zeyrek yokuşunun seddi dibinde uyumuş bir köpek. Yanına oturdum. Gözünü açtı. Böcül böcül baktı. Korka korka kafasını okşadım. Gözünü yumdu. Bir konferans da ben ona çektim. Dedim ki: -Oğlum patlak göz. Ben insanoğlu. Sen hayvanoğlu. Bundan milyonlarca sene evvel her ikimiz de kurttuk, solucandık, tek hücreli mahluktuk. Ondan evvel boşlukta bir tozduk. Sonra bak işte bu hale geldik. Bundan sonra belki böyle kalırız. Belki değişiriz. Ama böyle kalmayalım. Siz de bedbahtsınız, biz de.
“Pooh, sabahları kalktığında,” dedi Piglet sonunda, “kendi kendine söylediğin ilk şey ne olur?” “Kahvaltıda ne var?” diye yanıtladı Pooh. “Peki ya sen ne dersin?” “ ‘Acaba bugün heyecan verici neler olacak?’ derim,” dedi Piglet. Pooh düşünceli düşünceli başını salladı. “Aslında aynı şeyi diyormuşuz,” dedi.
Sayfa 167Kitabı okudu