Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hepimiz hem özgür, hem de ait olmak isteriz. İlişkilerde ait olmak ve birey olmak arasındaki denge yaşamın en temel olgularından biridir.
Dolaysız üreticilerin mülk­ süzleştirilmeleri en duygusuz bir vandalizm ile ve en bayağı, en rezil ve en iğrenç tutkuların dürtüsü altında gerçekleştirilmiştir. Kişisel emek ürünü olan, deyim ye­rindeyse, kendi başına, bağımsız olarak çalışan birey ile kendi emek koşullarının birlikte büyümelerine dayanan özel mülkiyetİn yerini, başkasına ait, ama biçimsel açı­dan özgür emeğin sömürüsüne dayanan kapitalist özel mülkiyet alır ... Şimdi mülksüzleşen, bağımsız iktisadi varlığı son bulan kimse, artık kendi başına ve kendisi için çalışan işçi değil, birçok işçiyi sömürmekte olan ka­pitalisttir.
Reklam
Sevgi aynı zamanda özgürlüğü de kabul eder :serbestçe verilmeyen bir sevgi tabii ki sevgi olamaz.Başkasını sevmekte Özgür olmadığınız için birini sevmek Ya da doğuştan o kişiyle zorunlu bir tür aile ilişkisinde olmak ,sevmek değildir .Serbest olmayan sevginin kanıtı ise bir ayrım yapmamasıdır:sevilen insanın niteliklerini veya onun varlığını bir diğer insanınkinden ayırmaz.Bu ilişkilerde sizi sevdiğini söyleyen kişi tarafından gerçekten görülmüyorsunuz ,bir başkası da olabilirsiniz .Bu tip ilişkilerde ne seven ne de sevilen ,birey gibi davranabilirler;sevenin özgürlüğü yoktur,sevilen ise sadece tutunulacak bir nesne olduğu için önemlidir .
Sayfa 223Kitabı okudu
Bir ahlak, her zaman bir toplumsal kümenin işidir ve işlemesi de, ancak bu kümenin onu kendi yetkesiyle korumasıyla olanaklıdır. Bireylere buyruklar veren, onları şu ya da bu biçimde davranmaya zorlayan, eğilimlerine sınırlar koyan ve bunların ötesine geçmelerini yasaklayan kurallardan oluşur. Ama bireye üstün, dolayısıyla ortaklaşa olan, bireylere meşru olarak yasa koyan bir tek ahlaki erk vardır ve o da "toplumsal erk"tir. Birey kendi başına bırakıldığı ölçüde, her türlü toplumsal zorlamadan özgür kaldığı ölçüde, her türlü ahlaki zorlamadan da özgür kalır.
Sayfa 19
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya devam ediyoruz .
çocuk yetiştirirken, onu korumak adına onu bağımlı kılmamak, özgür birey olmasını isterken de onu ilgisiz bırakmamak gerekir.
Reklam
Öncelikle özgür birey, her zaman bağımlı birinden üstündür.
Bireyin hakikatte olup olmadığını belirleyen kesinlik ve içe dönüklüktür. Keyfiyete, inanmamaya, dinle alay edilmesine yol açan şey, içerik eksikliği değil kesinlik eksikliğidir. İçe dönüklük ve temellük olmadığında, birey başka bakımlardan tüm hakikate "sahip" olsa da hakikatle ilişkili olarak özgür değildir. Özgür değildir, çünkü kendisini kaygılandıran bir şey vardır: İyi.
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya da devam ediyoruz.
günümüzde hala devam eden sınıf ayrımına şiddetle karşıyız ... Biz bütün insan­ların özgür ve eşit haklara sahip olmasından, kimsenin bir baş­kasına köle olmamasından ve insanların yalnızca yasalar önün­de eğilmesinden yanayız! .. Artık ayrıcalıklı ve her istediği şeyi yapan insanlar olmasın istiyoruz!.. Herkes, devletin yasaları önünde eşit haklara sahip olsun istiyoruz. Tanrı ile kulları ara­sına girilmesini istemediğimiz gibi, birey ve devlet ilişkileri de aracısız yürüsün istiyoruz!
Reklam
Öncelikle özgür birey, her zaman bağımlı birinden üstündür.
bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine, kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. işte bu yüzden fakında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya da devam ediyoruz.
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız. İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya da devam ediyoruz.
Çocuk yetiştirmek miras değil, zinciri bir yerde kırmak bizim elimizde.
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine, kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız.
İnsanı borçlandırın. Bunun için de işlerliği kanıtlanmış bir yol izleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken, kentlerinizin kaldırımlarında stantlar kurmak ve insanlara, gelirlerinin beş katı harcama limitlerine sahip kredi kartları dağıtmak. Öğrenmeyi öğrenmesini engelleyerek birey olmaktan alıkoyduğunuz insan, haliyle bilinçli bir tüketici de olamayacak ve daima borçlu kalacaktır. Böylece borçlarından başka hiçbir konuyla ilgilenmeyecek ancak yine de telefonu, arabası ya da televizyonunu her yıl yenileyebilmek için kredi kullanmaya devam edecektir. İletişimin bütün kanallarını denetim altında tutun. Denetim altına alamadığınız bir kanal varsa kapatın, yakın, yıkın. Var olmakta ısrar ediyorsa üstüne nükleer bomba atın. Atomik patlama sonrası bir hamamböceği gibi hâlâ hayattaysa ayağınızla ezin. İletişim kanallarında gerçeğe ilişkin tek bir bilginin bile yer almamasına özen gösterin. Bunun için de özellikle "zıt anlam" uygulamasını kullanın. Yani neyi gizlemek istiyorsanız aksini iddia edin. Örneğin, bütün iletişim kanallarını denetlemeye başladığınız günün akşamında şöyle bir açıklama yapın: "Dünyanın en özgür basını burada!" Hatta "Evrenin..." de diyebilirsiniz. Son olarak da yalıtımın sistemlerinin en büyük düşmanı olan duyarlılığın bir kas olduğunu unutmayın. Eğer insana o duyarlılığı çalıştırma isteği ya da imkânı verirseniz bütün çabalarınız boşa gider. Bu noktada duyarlılığın hayati tehlike arz eden bir duygu/düşünce/davranış olduğuna ilişkin düzenli hatırlatmalar yapmakta fayda var.
Sayfa 144Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.